Panama, yalnızca Orta Amerika’nın dar bir kara şeridi değil, aynı zamanda iki büyük okyanusu ve iki kıtayı birbirine bağlayan eşsiz bir geçittir. Bugünkü stratejik önemini büyük ölçüde Panama Kanalı'na borçlu olsa da, bu küçük ülkenin tarihi çok daha derinlere, İspanyol sömürge dönemine ve yerli kültürlere kadar uzanır.
2) Yerli Kültürler ve İlk Temaslar:
Avrupalılar Panama’ya ayak basmadan önce bu topraklarda Cueva, Kuna, Ngäbe-Buglé gibi yerli halklar yaşıyordu. Bölge, ticaret yolları ve tarım faaliyetleri açısından zengin bir yapıya sahipti. 1501 yılında Rodrigo de Bastidas ve hemen ardından 1502’de Kristof Kolomb, Panama kıyılarına ulaşan ilk Avrupalılar oldular. Ancak, Panama’nın tarihindeki kırılma noktası, Vasco Núñez de Balboa’nın 1513 yılında Darien üzerinden yürüyerek Pasifik Okyanusu’na ulaşması oldu. Bu olay, İspanyolların kıtadaki fetih planlarını doğrudan etkiledi.
3) İspanyol Sömürge Dönemi:
Panama, İspanyol İmparatorluğu için stratejik bir geçiş noktası haline geldi. 1519’da kurulan Panamá Viejo (Eski Panama), kısa sürede önemli bir ticaret merkezi oldu. Güney Amerika’dan çıkarılan altın ve gümüşler, Panama üzerinden Karayip kıyılarına taşınıp oradan İspanya’ya gönderilirdi. Bu servet, korsanların da ilgisini çekti. 1671’de İngiliz korsan Henry Morgan, Panama’yı yağmalayarak şehri büyük ölçüde yok etti. Ardından şehir, bugünkü yerine, yani Panamá Nuevo’ya (Yeni Panama) taşındı.
4) Bağımsızlık ve Kolombiya İlişkisi:
Panama, 1821 yılında İspanya’dan bağımsızlığını ilan etti; ancak bağımsız bir ülke olmak yerine Gran Kolombiya adlı federasyona katıldı. 1831’de Gran Kolombiya’nın dağılmasının ardından Panama, Kolombiya’nın bir eyaleti olarak kaldı. Bu dönem boyunca bölgedeki ayrılıkçı hareketler hiç durmadı. Panama halkı, merkezi yönetimin yetersizliği ve ilgisizliği karşısında birçok kez bağımsızlık denemesinde bulundu.
5) ABD ve Panama Kanalı:
Bu süreçte devreye giren Amerika Birleşik Devletleri, kendi çıkarları doğrultusunda bölgeye müdahil oldu. 1903 yılında ABD destekli bir ayaklanma sonucunda Panama, Kolombiya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Hemen ardından ABD ile imzalanan Hay, Bunau, Varilla Antlaşması sayesinde Panama Kanalı projesi Amerikan denetimine geçti. 1914’te tamamlanan kanal, küresel ticaretin çehresini kökten değiştirdi. Ancak bu durum, Panama halkı için tam anlamıyla bir bağımsızlık getirmedi. Kanal bölgesi uzun yıllar ABD egemenliğinde kaldı ve bu durum, Panamalılar arasında büyük hoşnutsuzluk yarattı. Özellikle 1960’lar ve 70’lerde yükselen milliyetçilik dalgası, ABD karşıtı protestolara yol açtı.
6) Modern Dönem "Egemenlik, Diktatörlük ve Demokrasi:
1977 yılında Panama ve ABD arasında imzalanan Torrijos–Carter Antlaşmaları ile kanal bölgesinin 1999 yılına kadar adım adım Panama’ya devredilmesi kararlaştırıldı. Ancak bu süreç sancısız geçmedi. 1980’lerde ülke, General Manuel Noriega yönetimindeki askeri diktatörlük dönemine girdi. Noriega, ABD'nin bir dönem müttefiki olmasına rağmen uyuşturucu kaçakçılığı ve yolsuzluk nedeniyle hedef haline geldi. 1989’da ABD’nin “Operation Just Cause” adlı askeri müdahalesiyle Noriega devrildi. Bu müdahale sonrası Panama, sivil yönetime geçti ve demokratikleşme süreci başladı. 1999 yılında kanal tamamen Panama’nın kontrolüne geçti. Bugün Panama, Latin Amerika’nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine sahiptir ve kanaldan elde ettiği gelirle altyapısını modernleştirmektedir.
7) Sonuç:
Panama tarihi, yerli kültürler, sömürgecilik, emperyal müdahaleler ve jeopolitik çekişmelerle dolu karmaşık ama büyüleyici bir geçmişe sahiptir. Küçük yüzölçümüne rağmen, dünya tarihindeki yeri büyük olan bu ülke, günümüzde hem bir geçiş noktası hem de bağımsız bir kimlik arayışının sembolüdür.