#din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2025 Perşembe

Luthercilik Nedir?

Luthercilik Nedir?

Luthercilik, 16. yüzyılda Alman din adamı Martin Luther tarafından başlatılan Hristiyanlık içi bir reform hareketidir. Katolik Kilisesi'ne karşı bir tepki olarak doğmuş ve zamanla Protestanlık çatısı altında şekillenmiştir. Luthercilik, özellikle Endüljans (günah bağışlanması karşılığında para alınması) uygulamasına karşı çıkan 95 Tez’in 1517’de Wittenberg Kilisesi kapısına asılmasıyla başlamıştır.

Martin Luther’e göre kurtuluş yalnızca Tanrı'nın lütfuyla ve iman yoluyla mümkündür; iyi işler veya kilise mertebeleri kurtuluşu garanti etmez. Bu anlayış, “imanla aklanma” doktrini olarak bilinir. Ayrıca İncil’in herkes tarafından okunabilir olması gerektiğine inanan Luther, Kutsal Kitap’ı Almanca’ya çevirmiş ve böylece laik halkın dini anlama sürecini başlatmıştır.

Luthercilik, kilise hiyerarşisinin otoritesine karşı çıkmış; Papa'nın yanılmazlığını reddetmiş ve her inananın “rahip” konumunda olduğunu savunmuştur. Bu görüşler, bireysel inancı ve vicdan özgürlüğünü ön plana çıkarmıştır.

Bugün Lutheran mezhebi, başta Almanya, İskandinavya ve Amerika olmak üzere milyonlarca kişi tarafından benimsenmektedir. Luthercilik, yalnızca dini değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal alanlarda da büyük değişimlere yol açarak Avrupa tarihinde derin etkiler bırakmıştır.


14 Mayıs 2025 Çarşamba

Protestanlık: Reformun Doğurduğu İnanç

Protestanlık, 16. yüzyılda Katolik Kilisesi’ne karşı başlayan reform hareketlerinin bir sonucu olarak doğmuş, zamanla Hristiyanlığın üç büyük mezhebinden biri hâline gelmiştir. Katolikliğe karşı bir duruşla gelişen bu inanç sistemi, yalnızca teolojik değil, aynı zamanda toplumsal, siyasal ve kültürel etkiler de yaratmıştır. Protestanlık, günümüzde başta Almanya, İngiltere, ABD ve İskandinav ülkeleri olmak üzere dünyanın pek çok yerinde milyonlarca inananı olan bir mezheptir.

Reformun Arka Planı, Protestanlık tarih sahnesine ani bir çıkış yapmamıştır. 14. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Katolik Kilisesi’ne duyulan memnuniyetsizlik artmaktaydı. Kilisenin yozlaşması, din adamlarının dünyevileşmesi, af belgeleri (endüljans) satılarak günahların bağışlanabileceği inancı gibi uygulamalar halk arasında tepki toplamıştı. Ayrıca, matbaanın icadıyla birlikte İncil’in halk dillerine çevrilmesi, sıradan insanların kutsal metinlere doğrudan ulaşabilmesini sağlamış, din adamlarının tekelini sarsmıştı.

Bu ortamda Martin Luther adında bir Alman rahip ve ilahiyatçı, 1517 yılında Wittenberg’de kilise kapısına astığı 95 Tez ile reform sürecini başlattı. Bu tezlerde, af belgelerinin yanlışlığı, Tanrı ile insan arasına kilisenin girmemesi gerektiği ve kurtuluşun yalnızca inançla mümkün olduğu gibi fikirler öne sürülüyordu. Luther’in bu çıkışı, kısa sürede Avrupa’da büyük yankı uyandırdı.

Protestanlığın Temel İlkeleri, farklı mezhepleri kapsayan bir üst başlıktır. Ancak genel olarak Protestan mezhepler bazı temel ilkeleri paylaşır:

1. Sola Scriptura (Yalnızca Kutsal Kitap)
Protestanlar, dini bilgilerin ve kuralların yalnızca İncil temelinde şekillenmesi gerektiğine inanırlar. Kilise gelenekleri, papalık kararları ya da konsil hükümleri bu mezhepte bağlayıcı değildir.

2. Sola Fide (Yalnızca İmanla Kurtuluş) 
Katolik öğretisinde iyi işler kurtuluş için gerekli görülürken, Protestanlık sadece imanın kurtuluş için yeterli olduğunu savunur. İyi işler Tanrı’ya şükran olarak yapılmalıdır, ama bir şart değildir.

3. Sola Gratia (Yalnızca Lütufla)
İnsanın Tanrı’nın lütfu sayesinde kurtulabileceği, bu lütfun hiçbir dünyevi aracıya bağlı olmadığı vurgulanır.

4. Herkesin Ruhban Olması
Protestanlar, din adamı sınıfının Tanrı ile halk arasında bir aracı olmadığına inanır. Her birey, Tanrı ile doğrudan ilişki kurabilir. Bu düşünce, “herkes birer ruhbandır” anlayışıyla ifade edilir.

5. Papaya ve Kiliseye Bağlılığın Reddedilmesi
Papanın yanılmazlığı ve evrensel otoritesi reddedilir. Her kilise kendi cemaatine dayanır ve çoğu zaman yereldir.

Mezhepler ve Çeşitlilik, Protestanlık zaman içinde birçok mezhebe ayrılmıştır. Bu durum, kişisel yorumlara açıklık ve merkezi bir otorite eksikliğinden kaynaklanır. Başlıca Protestan mezhepler şunlardır:

Luthercilik: Martin Luther’in öğretilerine dayanır. Almanya ve İskandinav ülkelerinde etkilidir.

Kalvinizm: Jean Calvin’in öğretileriyle şekillenmiştir. İsviçre, Hollanda ve İskoçya’da yaygındır. Tanrı’nın mutlak egemenliği ve kader anlayışı önemlidir.

Anglikanizm: İngiltere’de VIII. Henry’nin Katolik Kilisesi’nden koparak kurduğu kilisedir. Hem Katolik hem de Protestan unsurlar taşır.

Metodizm: John Wesley tarafından başlatılmıştır. Maneviyata ve sosyal hizmetlere vurgu yapar.

Baptistler, Presbiteryenler, Pentekostaller ve daha niceleri Protestanlık şemsiyesi altında yer alır.

Bu başlıkları ekstra olarak inceleyeceğiz. 

Toplumsal ve Siyasal Etkiler, aynı zamanda siyasal ve toplumsal devrimlerin de önünü açmıştır. Reform süreci, Avrupa’da feodal düzenin çözülmesi, ulus devletlerin yükselmesi, eğitimde ilerleme ve sivil özgürlüklerin gelişmesi gibi birçok gelişmeyi tetiklemiştir.

Özellikle Weber’in ünlü tezi, Protestan ahlakı ile kapitalist üretim biçimi arasında bir ilişki kurar. Protestanlığın çalışkanlık, tasarruf ve dünyevi başarıya verilen önem, kapitalizmin doğuşunu kolaylaştırmıştır.

Ayrıca Protestanlık, kilise dışında eğitim ve bilim faaliyetlerini teşvik ederek, Aydınlanma Çağı’na da zemin hazırlamıştır.

Protestanlık ve Modern Dünya, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkede geniş bir nüfusa sahiptir. ABD’de özellikle evanjelik Protestanlar, siyaset üzerinde ciddi etkilere sahiptir. Ayrıca, Afrika ve Asya’da da hızla yayılan Protestan misyonerlik faaliyetleri mevcuttur.

Protestanlık, bireysel özgürlük, dini çoğulculuk ve sivil toplumun gelişimi gibi modern değerlerle yakın ilişki içindedir. Bu yönüyle sadece bir mezhep değil, aynı zamanda bir kültürel ve ideolojik çerçeve olarak da değerlendirilebilir.

Eleştiriler ve Tartışmalar, özgürlükçü ve bireyci yapısıyla övülse de bazı eleştirilere de maruz kalır. Mezhep sayısının hızla artması, dini birlikteliğin zayıflaması ve aşırı bireyselliğin cemaat ruhunu yok etmesi gibi konular tartışmalıdır. Ayrıca bazı evanjelik grupların siyasetle iç içe geçmesi, laiklik ilkeleri açısından sorgulanmaktadır.

Sonuç, Hristiyanlık tarihinde bir kırılma noktasıdır. İnançların tek bir merkezden değil, bireylerin vicdanından filizlenebileceğini gösteren bir örnek olarak tarihteki yerini almıştır. Günümüz dünyasında da etkisi devam eden bu mezhep, sadece dini değil, aynı zamanda sosyolojik ve kültürel bir fenomen olarak da incelenmeye değerdir.

Kaynakça:

Kitaplar ve Akademik Yayınlar:

Ali Murat Yel – Din Sosyolojisi
(Protestan ahlakı, dinin toplumsal yapıya etkisi üzerine bölümler içerir.)

Ahmet Yaşar Ocak – Türkler, Türkiye ve İslam
(Reform hareketleri ve Batı’daki din anlayışları bağlamında Protestanlık ele alınır.)

Erdoğan Aydın – Reformasyon: Hıristiyanlığın Protestanlaşma Süreci
(Türkiye'de Protestanlık üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan biridir.)

Max Weber – Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu
(Orijinali Almanca olan bu eser Türkçeye çevrilmiştir; Protestanlık ve kapitalizm ilişkisini inceler.)

Ali Köse – Hristiyanlık Tarihi ve Teolojisi
(Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık mezheplerinin karşılaştırmalı olarak anlatıldığı bir kaynak.)

Makale ve Tezler:

Yavuz Köker, “Protestanlık ve Modernleşme İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2007.

Fatih Bayram, “Martin Luther ve Protestan Reformu”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015.

Murat Özdemir, “Hristiyan Mezhepleri ve Mezhepçilik”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013.

İnternet Kaynakları:

9. TDV İslam Ansiklopedisi – Protestanlık Maddesi
https://islamansiklopedisi.org.tr/protestanlik


10. Bilkent Üniversitesi – Avrupa Tarihi Ders Notları (Reform Hareketleri Bölümü)
(Üniversitelerin açık kaynak ders notları zaman zaman kullanılabilir.)


11. Kutsal Kitap Yeni Çeviri (Kitabı Mukaddes Şirketi)
https://www.kutsalkitap.org/
(Protestanların Türkiye'de kullandığı İncil çevirisi buradan erişilebilir.)

Elefantin'in Üçlüsü: Nil'in Kalbinden Gelen Antik Mısır'ın Sırları

Elefantin'in Üçlüsü: Nil'in Kalbinden Gelen Antik Mısır'ın Sırları



 Antik Mısır’ın güney ucunda, Nil Nehri’nin ortasında yer alan Elefantin Adası, sadece coğrafi değil, aynı zamanda kültürel ve dini açıdan da son derece önemli bir bölgeydi. Bugün Asvan kenti yakınlarında bulunan bu ada, özellikle geç dönem Mısır tarihinde büyük bir rol oynamıştır. Ancak Elefantin’i benzersiz kılan unsurlardan biri, arkeolojik literatürde “Elefantin’in Üçlüsü” olarak bilinen tanrılar grubudur.

 Bu üçlü, Khnum, Satis (ya da Satet) ve Anuket adlı üç tanrıçadan oluşur. Elefantin’in dini kimliği bu üçlünün etrafında şekillenmiş ve Mısırlılar bu tanrıları Nil’in kaynağı ve taşkın döngüsü ile ilişkilendirmiştir. Üçlü, hem doğurganlığı hem de kutsal suyun hayat verici gücünü temsil eder.

 

 Khnum, yaratıcı bir tanrı olarak öne çıkar. Keçibaşı ile tasvir edilen Khnum, mitolojiye göre insanları çamurdan, pota tezgâhında şekillendirerek yaratır. Onun aynı zamanda Nil’in taşkınlarını yönettiğine inanılırdı. Elefantin’de Khnum’un büyük bir tapınağı bulunuyordu ve Nil’in taşma düzenini koruduğuna inanıldığı için bu bölgede ona özel bir saygı gösterilirdi.



 Satis, bu üçlünün dişi unsurudur ve Khnum’un eşi kabul edilir. Adı, “serpmek” ya da “sulamak” fiilinden türemiştir ve bolluğun, doğurganlığın simgesidir. Aynı zamanda bir savaş tanrıçası olarak da saygı görmüş, düşmanlara oklarını yağdıran güçlü bir figür olarak resmedilmiştir.



Anuket, Satis ile Khnum’un kızı olarak kabul edilir ve bu kutsal ailenin genç ve enerjik yönünü temsil eder. Nil’in bereketini Mısır’a taşıyan akıntıları simgeler. Genellikle uzun tüylü taçla ve akan su motifleriyle tasvir edilmiştir. Onun adına yapılan festivallerde, Nil’e adaklar sunulur, nehir tanrılarından bereket dilenirdi.


 Elefantin’in Üçlüsü, Mısır mitolojisinde hem dini hem de doğa olaylarını anlamlandırma aracıydı. Bu üç tanrı, Nil’in başlangıcı sayılan Asvan bölgesinde doğanın döngüsünü kutsal bir düzende sembolize ederdi. Bugün dahi Elefantin Adası'ndaki kalıntılar, bu üçlünün Antik Mısır inancındaki yerini ve etkisini gözler önüne seriyor.


8 Mayıs 2025 Perşembe

Hristiyanlığın Oryantal Ortodoksluk Mezhebini Tanıyalım

1) Giriş
Oryantal Ortodoksluk, Hristiyanlık içindeki en eski mezheplerden biri olup, 451 yılında gerçekleşen Kadıköy Konsili (Kalkedon Konsili) sonrasında diğer Hristiyan topluluklardan ayrılan kiliselerin oluşturduğu mezhebi ifade eder. Bu kiliseler, "Kalkedon karşıtı" ya da "Antik Doğu Ortodoks Kiliseleri" olarak da bilinir. Oryantal Ortodoksluk, Roma Katolikliği ve Doğu Ortodoksluğu gibi büyük Hristiyan mezheplerinden hem teolojik hem de litürjik açıdan farklılık gösterir.

Bu mezhebin ayrılmasının temel nedeni, Mesih'in doğası hakkındaki tartışmalardır. Kadıköy Konsili’nde kabul edilen karar, İsa Mesih’in "iki doğası" (insani ve ilahi) olduğunu savunuyordu. Oryantal Ortodokslar ise bu karara karşı çıkarak, Mesih’in "tek birleşik doğası" (miaphysitizm) anlayışını benimsediler. Bu anlayışa göre İsa Mesih, ilahi ve insani doğasının birleştiği, bölünemez ve karışmaz tek bir doğaya sahiptir. Bu görüş, Monofizitlik (Mesih’in sadece ilahi doğası olduğu inancı) ile karıştırılmamalıdır; Oryantal Ortodokslar hem insani hem ilahi doğaların tam olarak mevcut olduğunu, ancak ayrılmaz biçimde birleştiğini savunurlar.

2) Oryantal Ortodoks Toplulukları
a) Ermeni Apostolik Kilisesi
b) Süryani Ortodoks Kilisesi
c) Kıpti Ortodoks Kilisesi (Mısır)
d) Etiyopya Ortodoks Tewahedo Kilisesi
e) Eritre Ortodoks Tewahedo Kilisesi
f) Hindistan Malankara Ortodoks Süryani Kilisesi
Bu kiliseler, merkezi bir ruhani otoriteye bağlı değildir; her biri bağımsızdır fakat ortak teolojiye sahiptir. Litürjileri (ibadet biçimleri) ve dilleri farklılık gösterse de Hristiyan inancının özünü korurlar. Örneğin, Ermeni Kilisesi Ermenice ibadet ederken, Kıpti Kilisesi Kıptice ve Arapça kullanır. Süryani Kilisesi ise klasik Süryaniceyi kullanır.

Son yıllarda Oryantal Ortodokslar ile diğer Hristiyan mezhepleri arasında diyaloglar gelişmiş, özellikle Doğu Ortodoksluğu ile birçok ortak noktada uzlaşı sağlanmıştır. Her iki grup da apostolik geleneği ve kilise babalarının öğretilerini önemser, ancak teolojik ayrımlar hâlâ mevcuttur.

3) Sonuç
Özetle Oryantal Ortodoksluk, Hristiyanlığın çok eski ve köklü bir koludur. Teolojik ayrılıklarına rağmen Hristiyan inancına olan bağlılığı, zengin litürjik gelenekleri ve kültürel çeşitliliği ile Hristiyanlık dünyasında önemli bir yer tutar.

Medler: Antik Dünyanın Güçlü İmparatorluğu ve Tarihe Etkileri

Medler Medler, Antik Çağ'ın en dikkat çekici halklarından biri olup, özellikle İran coğrafyasının tarihinde derin izler bırakmıştır. M....