amerikan tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amerikan tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2025 Çarşamba

Amerika`nın Bağımsızlığı

Amerika`nın Bağımsızlığı




 Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşu, modern tarihin en önemli olaylarından biridir. Bu olay sadece bir ulusun doğuşunu değil, aynı zamanda insanlık tarihindeki özgürlük, demokrasi ve halk iradesine dayalı yönetim ilkelerinin şekillenmesini de simgeler. 18. yüzyılın ikinci yarısında Kuzey Amerika’daki 13 İngiliz kolonisi, Britanya İmparatorluğu’na karşı başlattıkları mücadele sonucunda bağımsızlıklarını ilan ederek yeni bir cumhuriyet kurmuşlardır.

 Bu süreç, yalnızca askeri bir savaşla sınırlı kalmamış, aynı zamanda felsefi, siyasi ve ekonomik bir devrimi de beraberinde getirmiştir. Dünya Kamuoyu`nda  izlenen gelişmeleri kronolojik ve ayrıntılı bir şekilde değerlendireceğiz.

13. Koloni`nin Kuruluşu ve İngiltere ile İlişkileri




 17. yüzyılın başlarından itibaren Britanya, Kuzey Amerika’da çeşitli bölgelerde koloniler kurmaya başlamıştı. Bu kolonilerin temel amacı ekonomik kazanç sağlamak, İngiliz nüfuzunu genişletmek ve İngiltere’deki dinsel, sosyal veya ekonomik baskılardan kaçmak isteyenlere yeni yaşam alanları sunmaktı.

 Kurulan 13 koloniyi inceleyelim, Massachusetts, New Hampshire, Rhode Island, Connecticut, New York, New Jersey, Pennsylvania, Delaware, Maryland, Virginia, North Carolina, South Carolina ve Georgia kolonilerinden oluşmaktadır.

 Bu koloniler ilk başlarda kraliyetin doğrudan kontrolü altında değildi. Kendi meclisleri, yasaları ve yöneticileri vardı. Ancak zamanla İngiliz Parlamentosu, bu koloniler üzerindeki denetimini artırmaya ve onları ekonomik yönden daha sıkı kontrol etmeye başladı. Bunun sonucunda ise Amerika'daki kolonilerin çoğu tam bağımsızlık istemiştir.

Sömürgeciliğin Artan Memnuniyetsizliği




 1756-1763 yılları arasında yaşanan Yedi Yıl Savaşı (Amerika'da Fransız ve Kızılderili Savaşı olarak da bilinir), Britanya'nın mali açıdan oldukça zayıflamasına neden oldu. Bu savaşta İngiltere, Fransızları Kuzey Amerika'dan çıkararak koloniler üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmıştı, ancak savaşın maliyeti çok yüksekti. İngiltere bu maliyeti kolonilere yüklemek istedi.

 Kolonilere yapılan yeni yükümlülük düzenlemelerine göre memnuniyetsizlik daha da artmıştır.

 Şeker Yasası (1764): Kolonilere ithal edilen şeker ve melasa vergi getirildi.

 Pul Yasası (1765): Gazete, yasal belgeler, lisanslar ve oyun kartları gibi basılı materyaller vergilendirildi.

 Townshend Yasaları (1767): Cam, kurşun, boya, kağıt ve çaya vergi getirildi.

 Bu yasalar, “temsilsiz vergiye hayır” sloganını doğurdu. Koloniler, İngiltere Parlamentosu’nda temsil edilmedikleri halde vergiye tabi tutulmalarının adil olmadığını savunuyorlardı.

Boston Çay Partisi ve Tepkileri




 1773 yılında İngiliz Parlamentosu, Çay Yasasını çıkararak İngiltere’den doğrudan kolonilere çay satılmasına ve Doğu Hindistan Şirketi'nin tekel oluşturmasına izin verdi. Bu durum, yerli tüccarları zor durumda bıraktı ve sömürgeciler arasında büyük tepki doğurdu.

 16 Aralık 1773’te, Boston Çay Partisi adlı olay gerçekleşti. Samuel Adams önderliğindeki bir grup koloni yanlısı, Mohawk yerlileri gibi giyinerek Boston limanına yanaşan İngiliz gemilerindeki çayları denize döktü.

 İngiltere buna sert karşılık verdi ve Zorba Yasalar olarak adlandırılan cezai düzenlemeleri yürürlüğe soktu. Boston limanı kapatıldı, Massachusetts’in özyönetimi askıya alındı. Bu gelişmeler koloniler arasında dayanışmayı artırdı.

İlk Kıvılcımlar [Lexington ve Concord]




 Nisan 1775’te, İngiliz birlikleri Massachusetts’teki silah ve mühimmat depolarına el koymak için yola çıktılar. Ancak bu hareket, Amerikan milis kuvvetleri tarafından haber alındı ve Lexington ve Concord kasabalarında ilk silahlı çatışmalar yaşandı.

 Bu olayla beraber Amerika`da devrime giden yolda ilk kurşun atılmıştır. ABD`nin kuruluşu yönünde de ilk adım atılmış oldu.

Kıta Kongresi ve Bağımsızlık Bildirgesi 



 1774 yılında toplanan Birinci Kıta Kongresi, İngiltere’ye karşı ortak bir duruş sergilemeyi amaçlıyordu. 1775’te ise İkinci Kıta Kongresi toplandı ve George Washington, kıta ordusunun başkomutanı olarak atandı.

 Kongrede bağımsızlık fikri yavaş yavaş güç kazandı. Özellikle Thomas Paine tarafından kaleme alınan “Common Sense” (Sağduyu) adlı kitapçık, halk arasında büyük yankı uyandırdı. Paine, monarşinin saçmalığını ve bağımsız bir cumhuriyetin gerekliliğini sade bir dille anlatıyordu.

 4 Temmuz 1776’da, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan Bağımsızlık Bildirgesi, Kıta Kongresi tarafından kabul edildi. Bu bildiri, kolonicilerin artık Britanya Krallığı’na bağlı olmadıklarını, bağımsız ve özgür bir ulus olduklarını ilan ediyordu.

Savaşın Sonuçları ve Paris Antlaşması


 3 Eylül 1783`te Paris Antlaşması sonucunda şu maddelerle şekillenmiştir. İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını tanıdı. ABD’nin sınırları, Mississippi Nehri’ne kadar uzatıldı. İngiltere, savaş sırasında ele geçirilen bölgeleri terk etmeyi kabul etti. Tazminatlar ve Sadıklar’ın malları konularında uzlaşma sağlandı. Bu antlaşmayla birlikte yedi yıl süren savaş sona erdi ve dünya tarihinde yeni bir dönem başladı.

Yeni Bir Ulusun Doğuşu

 Savaşın kazanılması bağımsızlığı getirmişti ama yeni bir devletin nasıl yönetileceği konusunda henüz uzlaşılmış değildi. İlk olarak 1781’de Konfederasyon Maddeleri yürürlüğe girdi. Ancak bu yapı, merkezi yönetimi zayıf bıraktığından işlevsel olmadı.

 1787’de Philadelphia’da Anayasa Konvansiyonu toplandı ve bugünkü Amerikan Anayasası hazırlandı. 1789’da George Washington, oybirliğiyle ülkenin ilk başkanı seçildi. 1791’de ise Haklar Bildirgesi anayasaya eklendi.

 Yeni devlet, federal sistemle yönetilen bir cumhuriyet olarak şekillendi. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı bu sistem, ilerleyen yüzyıllarda dünya demokrasileri için model haline geldi.

Sonuç


 Amerika’nın bağımsızlık mücadelesi, yalnızca bir toprak kazanımı ya da koloni isyanı olarak değerlendirilemez. Bu mücadele, halk egemenliği, doğal haklar, özgürlük ve anayasal yönetim gibi evrensel değerlerin hayata geçirildiği tarihsel bir dönüm noktasıdır.

 Amerikan Devrimi’nin etkileri sadece Amerika kıtasında sınırlı kalmamış, Avrupa’da özellikle Fransız Devrimi’ni tetiklemiş, daha sonra Latin Amerika’daki bağımsızlık hareketlerine örnek olmuştur. Aynı zamanda bireyin devlet karşısındaki haklarını tanımlayan modern anayasal sistemlerin temelini oluşturmuştur.

 Bugün hâlâ, 4 Temmuz yani Bağımsızlık Günü, sadece Amerikan halkı için değil, özgürlüğün evrensel değerini benimseyen herkes için anlam taşımaktadır.

Medler: Antik Dünyanın Güçlü İmparatorluğu ve Tarihe Etkileri

Medler Medler, Antik Çağ'ın en dikkat çekici halklarından biri olup, özellikle İran coğrafyasının tarihinde derin izler bırakmıştır. M....