Rus Çarı I. Pavel
Rus tarihi arasında en sevdiğim ve ilginç hükümdarlardan biriydi. Saltanatı çok katı ve baskıcı olduğu için kısa sürdü. 2. Katerina`nın oğlu olan Pavel annesinin uzun süren hükümdarlığından sonra gölgede kalmış, ancak tahta geçtiğinde Rusya`yı köklü bir disiplin ve düzen ile yönetmeye çalışmıştır. Fakat bu katı tavırları ve ani kararları hem soyluların hem de ordunun tepkisini çekmiş, sonunda dramatik bir şekilde tahttan indirilip öldürülmüştür.
Pavel 1754 yılında St. Petersburg yakınlarında doğudu babası ise 3. Petro annesi ise ünlü çariçe 2. Katerina'dır. Ancak tarihçiler, Pavel’in babasının gerçekten III. Petro olup olmadığı konusunda hâlâ tartışmaktadır. Katerina’nın farklı ilişkileri, bu konuda soru işaretleri doğurmuştur.
Babası 3. Petro Pavel daha iki üç aylıkken ölmüştür. Bu durum, Pavel’in küçüklüğünden itibaren taht mücadelesi gölgesinde büyümesine neden oldu. Katerina oğlunu uzun bir süre varis olarak göstermedi. Onu devlet işlerinden el çektirdi. Çariçe tahtı Pavel`e değil de torunu Aleksandr`a bırakmak istiyordu ama sonuç öyle olmayacaktı. Dolayısıyla Pavel gençliğinde büyük bir siyasi hayal kırıklığı ve dışlanmışlık yaşadı.
1796`da Çariçe Katerina öldükten sonra uzun zaman hor görüldüğü tahta çıkma fırsatını yakaladı Pavel. Henüz daha 42 yaşındaydı ve çocukluğundan beri içinde biriktirdiği düşünceleri uygulamaya koymak için sabırsızlanıyordu.
Pavel’in çarlığı, sert disiplin anlayışıyla tanındı. Orduda Prusya tarzı katı kuralları benimsedi, askerlerin kıyafetlerinden yürüyüşlerine kadar her detaya müdahale etti. Askerlere yönelik bu baskıcı uygulamalar, kısa sürede büyük hoşnutsuzluk doğurdu.
Soylulara yönelikte bir sürü kısıtlama getirdi. 2. Katerina döneminde bir sürü özgürlükler ve genişlik var iken, 1. Pavel döneminde kısıtlamalar ve baskı altında yaşayan halk çok rahatsızdı. Köylüler açısından ise Pavel’in yönetimi, bazı iyileştirmeler getirdi. Örneğin, köylülerin haftada üç günden fazla angarya işlere zorlanmasını yasakladı. Bu uygulama, köylülerin yaşamında kısmi bir rahatlama sağladı.
Pavel’in dış politikası da çalkantılıydı. Başta Fransa’ya karşı İngiltere ile ittifak kurdu. Napolyon’a karşı savaşmak için Rus ordusunu seferber etti. Ancak kısa süre sonra İngiltere ile ilişkileri bozularak Fransızlarla yakınlaşmaya başladı. Bu ani değişimler, Rus dış politikasında istikrarsızlığa neden oldu.
Özellikle Malta Şövalyeleri’ni koruma girişimi ve kendisini “Malta Büyük Üstadı” ilan etmesi, Avrupa’da şaşkınlıkla karşılandı. Bu karar, Rusya’nın diplomatik ilişkilerinde de kafa karışıklığı yarattı.
Pavel katı disiplinli ama çoğu zaman öfkesine yenilen bir hükümdar olarak görülüyordu. Annesi II. Katerina’nın hoşgörülü ve reformcu tavrına kıyasla, onun yönetimi baskıcıydı. Bu durum, çevresindeki soylularla arasını hızla açtı.
Ayrıca, Pavel’in devlet işlerinde tecrübesizliği ve sürekli fikir değiştirmesi, onu güvensiz bir lider konumuna getirdi. Saray çevresinde, onun akli dengesinin tam olmadığına dair söylentiler de dolaşmaktaydı.
Pavel’in otoriter tavırları, sonunda kendi sonunu hazırladı. 1801 yılında soylular ve bazı generaller bir saray darbesi düzenledi. St. Petersburg’daki Mikhailovskiy Şatosu’nda gece yarısı odasına giren bir grup komplo üyesi, Pavel’i tahttan feragat etmeye zorladı. Çar direnince çıkan arbede sırasında boğularak öldürüldü. Ölümü, hem Rusya’da hem de Avrupa’da büyük yankı uyandırdı.
Yerine oğlu I. Aleksandr geçti. İlginç bir şekilde, Aleksandr da bu komplodan haberdardı ve babasının devrilmesine sessiz kalmıştı.
I. Pavel’in saltanatı yalnızca beş yıl sürdü. Ancak kısa dönemine rağmen Rus tarihinde derin izler bıraktı. Onun katı disiplin anlayışı, köylüler için getirdiği kısmi reformlar ve dış politikadaki dalgalı tavırları hâlâ tarihçiler arasında tartışma konusudur.
Birçok tarihçi, Pavel’in asıl sorununun zamanlama olduğunu söyler. Eğer daha genç yaşta tahta geçseydi, belki de enerjisini daha istikrarlı reformlara dönüştürebilirdi. Ancak yıllarca dışlanmış olmanın getirdiği hırs ve güvensizlik, onun saltanatını krizlere sürükledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder