António de Oliveira Salazar: Portekiz’in Sessiz Diktatörü ve Estado Novo Dönemi
20. yüzyılın ilk yarısı, Avrupa’da otoriter rejimlerin yükselişine tanıklık etti. İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler, İspanya’da Franco ve Portekiz’de ise António de Oliveira Salazar… Bu isimler, kendi ülkelerinin kaderini onlarca yıl boyunca şekillendirdiler. Salazar, Portekiz’in modern tarihinde en uzun süre iktidarda kalan liderdir. 1928’den 1968’e kadar Portekiz’i yöneten Salazar, yalnızca bir siyasetçi değil, aynı zamanda ülkesinin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını kökten değiştiren bir ideologdu.
Salazar’ın kurduğu “Estado Novo” (Yeni Devlet) rejimi, Katolik değerleri, otoriter yönetim anlayışını ve ekonomik istikrarı birleştirerek Portekiz’i yaklaşık 40 yıl boyunca yönlendirdi. Ancak bu dönem aynı zamanda baskı, sansür ve sömürge savaşlarıyla da anıldı. Bu yazıda Salazar’ın yaşamı, ideolojisi, uygulamaları ve mirası derinlemesine incelenecektir.
Salazar’ın Hayatı ve Yetişme Dönemi
António de Oliveira Salazar, 28 Nisan 1889’da Portekiz’in Vimieiro köyünde doğdu. Dindar bir Katolik ailenin çocuğuydu. Babası küçük bir çiftçiydi ve Salazar’ın çocukluğu kırsal, sade ve disiplinli bir ortamda geçti. Küçük yaşlardan itibaren zeki ve çalışkan biri olarak dikkat çekti. Eğitimine kilise desteğiyle devam etti ve Katolik inançları hayatı boyunca karakterini şekillendirdi.
1908’de Coimbra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Üniversitede özellikle ekonomi ve maliye alanında uzmanlaştı. Akademik başarısı ona kısa sürede saygın bir konum kazandırdı ve 1918’de ekonomi profesörü oldu. Coimbra’daki yıllarında Salazar, Katolik toplumsal öğretiyi liberalizme alternatif bir ideoloji olarak savunmaya başladı.
Bu dönemde Portekiz’de siyasi istikrarsızlık hâkimdi. 1910’da krallık yıkılmış, Portekiz Cumhuriyeti kurulmuştu. Ancak cumhuriyetin ilk yılları darbeler, ekonomik krizler ve ideolojik çatışmalarla geçti. Salazar, bu ortamda liberal demokrasiye ve sosyalist akımlara karşı bir duruş benimsedi. Ona göre Portekiz, düzen ve Tanrı merkezli bir yönetimle kurtulabilirdi.
Siyasete Girişi
Salazar, siyasete doğrudan değil, dolaylı yoldan girdi. 1926’da askerî bir darbe gerçekleşti ve cumhuriyet yönetimi devrildi. Askerî rejim, ülkeyi yönetmekte zorlanınca, ekonomiyi düzeltmek için güvenilir bir isim aramaya başladı. O isim Salazar’dı.
1928’de Maliye Bakanı olarak göreve getirilen Salazar, kısa sürede ekonomik disiplini sağladı. Devlet harcamalarını kısıtladı, bütçeyi dengeledi ve Portekiz’in borç krizini kontrol altına aldı. Bu başarı ona büyük bir saygınlık kazandırdı. Halk ve ordu nezdinde “ülkeyi kurtaran adam” olarak görülmeye başlandı.
Salazar, 1932’de başbakanlığa getirildi. Artık ülkenin tek gerçek yöneticisiydi. Kısa sürede Estado Novo adını verdiği otoriter rejimi kurdu.
Estado Novo: Yeni Devlet Düzeni
Salazar’ın kurduğu Estado Novo rejimi, faşizme benzeyen ancak kendine özgü Katolik-otoriter bir sistemdi. Salazar, Mussolini ve Franco’dan etkilenmişti; ancak onların aksine, militarizmi değil, ahlak, düzen ve Tanrı’ya sadakati vurguluyordu.
1933’te kabul edilen yeni anayasa, Portekiz’i “otoriter, korporatif ve Katolik” bir devlet olarak tanımladı. Parlamento sembolik hale geldi, siyasi partiler kapatıldı ve “Ulusal Birlik” (União Nacional) adlı tek parti kuruldu.
Salazar’ın rejimi üç temel ilkeye dayanıyordu:
1. Tanrı’ya ve Katolik değerlere sadakat
2. Otoriteye ve hiyerarşiye bağlılık
3. Millî birlik ve sosyal uyum
Basın sansür altındaydı, sendikalar devlet kontrolüne alındı, muhalifler tutuklandı veya sürgüne gönderildi. Ancak Salazar, bu baskıyı “ülkenin çıkarları” için gerekli bir disiplin olarak savundu.
Ekonomik Politikalar
Salazar, bir ekonomist olarak, devletin mali disiplinini en öncelikli hedef haline getirdi. Bütçe denkliği, borçsuzluk ve tasarruf onun ekonomi anlayışının temelini oluşturuyordu.
Kamu harcamalarını kısarak enflasyonu düşürdü, vergileri düzenledi ve ithalatı sınırlayarak yerli üretimi destekledi. Ancak bu politikalar Portekiz ekonomisini korurken, aynı zamanda modernleşmeyi yavaşlattı.
Sanayi yatırımları sınırlı kaldı, kırsal alanlarda yoksulluk devam etti. Salazar’ın “mütevazı refah” anlayışı, Portekiz halkının uzun yıllar düşük yaşam standartlarına razı olmasına neden oldu. Buna rağmen, 1930’lar ve 1940’larda ekonomik istikrar sağlanmış, ülke borç batağından çıkmıştı.
Dış Politika ve II. Dünya Savaşı
Salazar, dış politikada dikkatli ve temkinli bir yol izledi. Portekiz, II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı, ancak her iki blokla da ilişkilerini sürdürdü.
Salazar, İngiltere ile 14. yüzyıldan beri süren ittifaka sadık kaldı, ancak aynı zamanda Nazi Almanyası ile ekonomik ilişkilerini sürdürdü. Bu sayede Portekiz, savaşın yıkımından kurtuldu ve stratejik konumunu güçlendirdi.
Savaş sonrasında Salazar, Soğuk Savaş döneminde ABD’nin müttefiki haline geldi. 1949’da Portekiz, NATO’nun kurucu üyelerinden biri oldu. Bu sayede rejim, Batı dünyasında “komünizme karşı sağlam kale” olarak görüldü.
Kolonyal Politika ve Afrika Savaşları
Salazar’ın en tartışmalı politikası, sömürgecilik konusundaki inatçı tutumu oldu. 1950’lerde dünya hızla dekolonizasyon sürecine girerken, Portekiz Afrika’daki kolonilerini elinde tutmakta ısrar etti.
Angola, Mozambik, Gine-Bissau, Cape Verde ve São Tomé gibi sömürgelerde bağımsızlık hareketleri yükselince, Salazar bu hareketleri “isyancı” olarak nitelendirdi. 1961’den itibaren Portekiz sömürge savaşları başladı.
Bu savaşlar, Portekiz ekonomisini yordu, binlerce askerin ölümüne neden oldu ve uluslararası alanda ülkeyi izole etti. Salazar ise “Portekiz küçük bir ülke ama büyük bir imparatorluktur” diyerek geri adım atmadı.
Muhalefet ve Baskı Mekanizmaları
Salazar’ın yönetiminde muhalefete izin verilmedi. PIDE (Polícia Internacional e de Defesa do Estado) adlı gizli polis örgütü, rejimin temel baskı aracına dönüştü.
Gazeteciler, akademisyenler ve sanatçılar sıkı sansür altındaydı. Muhalif düşünceler devlet düşmanlığı olarak görülüyordu. Hapishaneler ve sürgünler, Estado Novo’nun görünmeyen yüzünü oluşturuyordu.
Buna rağmen, Salazar kendisini “baba figürü” olarak sunmayı başardı. Dini söylemleri, alçakgönüllü yaşam tarzı ve mütevazı imajı halk arasında ona belirli bir sempati kazandırdı.
Salazar Döneminde Kültür ve Toplum
Salazar, Portekiz toplumunu Katolik değerler etrafında şekillendirmek istedi. Eğitim sistemi, din ve ahlak dersleri üzerine kuruldu. Kadınlar “ailenin temeli” olarak görülüyor, çalışma hayatına katılımları sınırlandırılıyordu.
Kültür politikalarında milliyetçilik ön plandaydı. Geleneksel müzik, kırsal yaşam ve Portekiz folkloru yüceltiliyordu. Bu dönemde “Fado” müziği bir ulusal kimlik aracı haline geldi.
Ancak bu kültürel politikalar, toplumu durağan ve kapalı hale getirdi. Sanatçılar ve entelektüeller, sansür nedeniyle yaratıcılıklarını özgürce ifade edemiyorlardı.
Düşüş ve Ölüm
1968 yılında Salazar, geçirdiği bir beyin kanaması sonucu görevini sürdüremez hale geldi. Ancak rejim, halka uzun süre onun görevden alındığını açıklamadı. Yerine Marcelo Caetano geçti, ancak Estado Novo rejimi varlığını sürdürdü.
Salazar, 27 Temmuz 1970’te öldü. Hayatının son yıllarını Lizbon’daki bir evde, yönetimden uzak ama hâlâ ülkesinin kaderini düşündüğü bir yalnızlık içinde geçirdi.
Estado Novo’nun Sonu ve Salazar’ın Mirası
Salazar sonrası dönemde rejim, yavaş yavaş zayıflamaya başladı. 1974’te Karanfil Devrimi olarak bilinen askerî isyanla Estado Novo devrildi. Portekiz demokratik bir yönetime geçti ve sömürgeler kısa sürede bağımsızlıklarını kazandı.
Salazar’ın mirası, günümüzde hâlâ tartışmalıdır. Kimi çevreler onu “ülkesini kaostan kurtaran disiplinli bir lider” olarak görürken, diğerleri onu otoriter, baskıcı ve modernleşmeyi engelleyen bir diktatör olarak tanımlar.
Sonuç
António de Oliveira Salazar, 20. yüzyıl Avrupa tarihinin en uzun süre iktidarda kalan liderlerinden biridir. Onun kurduğu Estado Novo rejimi, Portekiz’i yaklaşık 40 yıl boyunca istikrara kavuşturmuş ancak aynı zamanda özgürlükleri sınırlamıştır.
Salazar’ın yönetim tarzı, dini muhafazakârlık, ekonomik disiplin ve otoriter kontrolün bir bileşimiydi. Portekiz halkı, onun döneminde ekonomik çöküşten kurtulmuş olsa da, siyasi baskının gölgesinde yaşamıştır.
Bugün Salazar’ın mirası, Portekiz tarihinin karanlık ama öğretici bir bölümü olarak incelenmektedir. Onun hikâyesi, “düzen ve istikrar” uğruna özgürlüğün nasıl feda edilebileceğinin bir örneği olarak hatırlanır.
SEO Anahtar Kelimeler: António de Oliveira Salazar, Estado Novo, Portekiz diktatörü, Portekiz siyasi tarihi, Salazar dönemi, Portekiz’de otoriter rejim, Portekiz ekonomisi 20. yüzyıl, Karanfil Devrimi, Salazar’ın mirası, Portekiz sömürge savaşları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder