7 Ağustos 2025 Perşembe

Antigua ve Barbuda`ya Bakış

Antigua ve Barbuda`ya Bakış







 Karayipler'in doğusunda yer alan Antigua ve Barbuda, rengârenk kültürü, tropikal doğası ve sömürge geçmişiyle dikkat çeken iki adalı bir bütün devlettir. Yaklaşık 440 km² yüzölçümüne sahip olan bu ülke, 1981 yılında Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazanmış olmakla birlikte İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir üyesi de olmuştur. Başkenti, Antigua adasında yer alan St. John’s’tur.

 Antigua ve Barbuda’nın tarihi, Kolomb öncesi döneme kadar uzanır.  İlk yerleşimciler m.ö. 2400`de Avark ve Karayip yerlileriydi. 1493 yılında Kristof Kolomb’un bölgeyi keşfetmesiyle İspanyolların etkisi başlamış, fakat sonrasında bölge İngiliz egemenliğine geçmiştir. 17. yüzyılda İngilizler, Antigua`yı şeker kamışı üretimi merkezi haline getirip bu bölgeye Afrika'dan köleler getirilmiştir. Bu durum, günümüzdeki nüfusun büyük çoğunluğunun Afrika kökenli olmasının temel nedenidir.

 1834 yılında köleliğin kaldırılması, toplum yapısında büyük bir dönüşüm yaratmıştır. 20. yüzyılda siyasi olarak daha fazla özerklik kazanan ülke, 1967’de iç işlerinde bağımsız bir statüye kavuşmuş, 1 Kasım 1981'de ise tamamen bağımsız bir devlet olmuştur. Günümüzde anayasal monarşi sistemiyle yönetilen Antigua ve Barbuda'nın devlet başkanı, Britanya Kralı’nı temsilen görev yapan bir genel validir.

 Kültürel açıdan Afro - Karayip kültürü izlerini benimsemiştir. İngiliz etkisi hâlâ görülebilir; resmi dil İngilizce’dir ve eğitim sistemi İngiliz modeline dayanmaktadır. Ancak yerel lehçeler, müzikler ve danslar Afro-Karayip kökenlidir. En popüler müzik türlerinden biri olan calypso ve soca, özellikle yaz aylarında düzenlenen karnavallarda ön plandadır. Her yıl Temmuz sonunda düzenlenen Antigua Karnavalı, ülkenin en renkli ve coşkulu kültürel etkinliğidir.

 Ülke ekonomisi şeker kamışı ve büyük ölçüde turizme dayanır. Turkuaz denizi, beyaz kumsalları ve yıl boyunca süren ılıman iklimiyle Antigua ve Barbuda, Karayipler'in en gözde turistik destinasyonlarından biridir. Yat turizmi de oldukça gelişmiştir. Özellikle Antigua, uluslararası yat yarışlarına ev sahipliği yapar.

 Sonuç olarak, Antigua ve Barbuda; sömürge geçmişi, renkli kültürel dokusu ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken küçük ama ilgi çekici bir Karayip ülkesidir. Tarihî zorluklardan geçerek bugünkü özgür ve canlı yapısına ulaşan bu ada ülkesi, ziyaretçilerine hem tarih hem de tatil vaat etmektedir.


6 Ağustos 2025 Çarşamba

Mir Cafer Bağırov: Sovyet Azerbaycan’ının Tartışmalı Lideri

Mir Cafer Bağırov



 Mir Cafer Bağırov, Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin liderlerinden biri olarak öne çıkan, etkisi büyük ama bir o kadar da tartışmalı bir siyasetçiydi. 1896 yılında Bakü yakınlarındaki Quba bölgesinde doğan Bağırov, mütevazı bir aileden geliyordu. Genç yaşlarda Bolşevik Parti'ye katılarak devrimci faaliyetlerde bulundu. 1920’li yıllarda Azerbaycan’da Sovyet rejiminin kurulmasında aktif rol aldı.

 1933 yılında Azerbaycan Komünist Partisi’nin Birinci Sekreteri olmuştur. Bağırov, bu görevini yaklaşık yirmi yıl sürdürmüştür. Sovyet Azerbaycan’ında önemli bir güç haline gelmiştir. Bu dönem, Stalin’in iktidarını pekiştirdiği ve "Büyük Temizlik" operasyonlarının yürütüldüğü yıllarla örtüşmektedir. Bağırov, Stalin’in sıkı bir destekçisi olarak biliniyordu ve onun politikalarını sadakatle uyguladı. Bu nedenle özellikle 1937-1938 yıllarında Azerbaycan’da binlerce entelektüel, asker ve parti mensubu “halk düşmanı” suçlamasıyla tutuklandı ve sonrasında da idam edildi. 

 Bağırov’un en tartışmalı icraatlarından biri de bu baskı politikalarının yerel düzeyde uygulayıcısı olmuş olmasıdır. Bir sürü Azerbaycanlı Entelektüel, asker ve siyasetçi yakalandı ve idam edildi yada Sibirya`ya sürgün edildi. Kimi tarihçilere göre, merkezi Moskova’dan gelen emirleri sadece yerine getiriyordu; ancak diğerlerine göre, bu baskı döneminde inisiyatif kullanarak kendi iktidarını da pekiştirmeye çalıştı. Özellikle Azerbaycan milli kimliğini öne çıkarmaya çalışan aydınlara karşı sert tavırlar sergilemesi, onu uzun yıllar boyunca olumsuz bir figür haline getirmiştir.

 Ancak Bağırov’un yönetimi sadece baskılarla sınırlı değildi. Onun döneminde Azerbaycan'da sanayi, eğitim ve şehirleşme alanlarında önemli gelişmeler yaşandı. Bakü’nün sanayi merkezi haline gelmesi, petrol üretiminin artırılması, demiryolu ağlarının genişletilmesi ve Sovyet eğitim sisteminin kökleştirilmesi gibi icraatlar da onun döneminde gerçekleşti. II. Dünya Savaşı yıllarında Azerbaycan’ın savaş ekonomisine katkısı büyük olmuş, Bakü petrolü Sovyet zaferinde kritik rol oynamıştır.

 Stalin’in 1953’te ölümünden sonra başlayan "destalinizasyon" süreci, Bağırov’un sonunu getirdi. Nikita Kruşçev’in öncülüğünde Stalin dönemi yöneticilerine yönelik temizlik başladığında, Bağırov da görevden alınmış ve o döneme ait hiç bir yönetici veya slogan dahil bırakmamıştır. 1956 yılında tutuklandı ve 1956'nın sonlarına doğru idam edildi. Resmi suçlamalar arasında yolsuzluk, yetkiyi kötüye kullanma ve yasa dışı idam kararları yer almaktaydı.

 Bugün Mir Cafer Bağırov, Azerbaycan tarihinde hem modernleşme adımlarının uygulayıcısı hem de siyasi baskının sembolü olarak hatırlanır. Onun mirası, Sovyet dönemi Azerbaycan tarihinin anlaşılmasında kritik bir figür olarak değerlendirilmektedir.

5 Ağustos 2025 Salı

Astrahan Hanlığı

 Astrahan Hanlığı


 Astrahan Hanlığı, 15. yüzyılın ortalarında Altın Orda Hanlığı`nın parçalanmasıyla kuruldu. 1466 yılında kurulan bu hanlık, adını başkenti olan Astrahan (ya da Hacı Tarhan) şehrinden alır. Volga Nehri'nin Hazar Denizi'ne döküldüğü bölgede konumlanan hanlık, hem stratejik hem de ticari açıdan oldukça önemli bir yerde bulunuyordu. Astrahan hem bir geçiş kapısı hem de bir ticaret merkezi hâline gelmiştir.

 Astrahan Hanlığı’nın halkı, çoğunlukla Müslüman Türklerden oluşuyordu. Nüfusun büyük kısmı Tatar kökenliydi. Hanlık, İslam kültürünü benimseyerek camiler, medreseler ve diğer İslami yapılar inşa etti. Altın Orda mirasını taşıyan bu devlet, siyasal ve idari geleneklerini de büyük ölçüde ondan devraldı. Astrahan Hanları, özellikle Cengiz Han soyundan gelmiştir bu soy, han olabilmek için önemli bir meşruiyet kaynağıydı

 Hanlık, kurulduğu dönemde Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı ve Nogaylar gibi diğer hanlıklarla hem siyasi ilişkiler kurdu hem de zaman zaman çatışmalara girdi. Özellikle Kazan Hanlığı ile aralarındaki mücadeleler dikkat çekiciydi. Astrahan zamanla Kazan gibi güçlü bir devlet hâline gelemedi ancak bölgedeki dengeleri etkileyen önemli bir güç olarak varlığını sürdürdü.

 16. yüzyılın ortalarında Rusya'nın yayılmacı politikaları Astrahan Hanlığı’nı da tehdit etmiştir. 1552’de Kazan’ın Ruslar tarafından ele geçirilmesinden kısa süre sonra, 1556 yılında Çar IV. İvan (Korkunç İvan) Astrahan’ı da işgal etti.  Bu fetihle birlikte Astrahan Hanlığı yıkıldı ve toprakları Rusya’ya katıldı. Böylece Ruslar, Volga Nehri’nin aşağı havzasını da kontrol altına alarak Hazar Denizi’ne açılan önemli bir kapıyı ele geçirmiş oldular.

 Astrahan Hanlığı’nın yıkılışı, Rusya'nın Orta Asya ve Kafkasya’ya doğru ilerleyişinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu süreçte Astrahan bölgesi Rus kolonizasyonuna ve Hristiyanlaştırma politikalarına sahne oldu. Ancak Tatar ve Türk kültürünün izleri, özellikle yerel halk arasında, uzun süre yaşamaya devam etti. 

 Sonuç olarak, Astrahan Hanlığı, kısa ömürlü olmasına rağmen hem Türk tarihinde hem de Rusya’nın yayılma sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Bugün bile Astrahan şehri, bu tarihin izlerini taşıyan bir kültürel mirasa sahiptir.

4 Ağustos 2025 Pazartesi

Hokand Hanlığı

Hokand Hanlığı






 Hokand Hanlığı, 18. yüzyılın sonlarında Orta Asya’da, bugünkü Özbekistan’ın Fergana Vadisi'nde kurulmuş önemli Türk-İslam devletlerinden biridir. 1709 yılında Şahruh Bi tarafından kurulan hanlıklarıyla rekabete girmiştir bölgede siyasi, ekonomik ve kürtürel manada önemli bir rolü üstlenmiştir.

 Hanlığın merkezi Hokand şehriydi. Kuruluş süreci, Timurlu ve Babürlü mirasına dayanan yerel beylerin bağımsızlık arayışıyla şekillenmişti. Şahruh Bi, kendisini “han” ilan ederek diğer yerel güçlere karşı hâkimiyet kurmayı başarmıştır. Hokand Hanlığı’nın nüfusu büyük ölçüde Özbekler, Tacikler, Kırgızlar ve Uygurlardan oluşuyordu. Fergana Vadisi’nin tarıma elverişli yapısı sayesinde hanlık zenginleşmiş; pamuk, ipek ve tahıl ticareti gelişmiştir.

 Hanlık, 19. yüzyıl başlarında büyük bir genişleme yaşamıştır. Han Alim Han döneminde (1798-1810), hanlık topraklarını bugünkü Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan’ın bazı bölgelerine kadar genişletmiştir. Ancak bu büyüme, beraberinde iç karışıklıkları ve hanlık içindeki iktidar mücadelelerini getirmiştir. Alim Han’ın sert yönetimi ve halk üzerindeki baskısı, kardeşi Ömer Han’ın 1810’da onu öldürerek tahta geçmesine yol açmıştır.

 Ömer Han dönemi, Hokand Hanlığı'nın kültürel altın çağı olarak bilinir. Medreseler, camiler ve kütüphaneler inşa edilmiş; Farsça ve Çağatayca edebi eserler desteklenmiştir. Bu dönem, aynı zamanda tasavvufun ve İslam alimlerinin etkin olduğu bir dönemdir. Ancak sonraki yıllarda hanlık, iç çatışmalar, isyanlar ve hizip mücadeleleri yüzünden zayıflamaya başlamıştır.

 19. yüzyılın ikinci yarısında Rus İmparatorluğu Orta Asya`da ilerlemesini sürdürürken Hokand Hanlığı ciddi tehdit altındaydı. 1865’te Ruslar Taşkent’i, ardından da Namangan ve Andican gibi önemli şehirleri ele geçirdiler. Son han Hudayar Han, Rus baskılarına boyun eğmek zorunda kaldı. 1876 yılında ise Ruslar hanlığı tamamen ortadan kaldırarak topraklarını Türkistan Genel Valiliği’ne bağladılar.

 Hokand Hanlığı, özellikle Fergana Vadisi'nde Türk-İslam kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Mimari eserleri, edebi mirası ve siyasi mücadeleleriyle Orta Asya tarihinin dikkat çeken örneklerinden biridir. Hanlık, bugün Özbekistan ve çevresindeki halklar için tarihi kimliğin önemli bir parçası olarak anılmaktadır.

3 Ağustos 2025 Pazar

Cocos (Keeling) Adaları'na Bakış

 Cocos (Keeling) Adaları'na Bakış






 Hint Okyanusu’nun ortasında, Avustralya’ya bağlı bir dış bölge olan Cocos (Keeling) Adaları, hem doğasıyla hem de ilginç geçmişiyle dikkat çeken küçük bir takımadadır. Avustralya’nın yaklaşık 2.750 kilometre kuzeybatısında yer alan bu adalar, toplamda 27 mercan adacığından oluşur ve sadece iki tanesinde (West Island ve Home Island) yerleşim vardır. Nüfusun çoğunluğunu Malay kökenli Müslüman topluluklar oluşturur ve bu durum adaların kültürel dokusunu oldukça zenginleştirir.

 Cocos Adaları, 1609 yılında ilk kez İngiliz kaptan William Keeling tarafından fark edildi. Ancak adalara yerleşim ancak 1826 yılında başladı. İskoç kaptan John Clunies-Ross, ailesiyle birlikte adaya yerleşerek burada bir Hindistan cevizi plantasyonu kurdu ve uzun yıllar boyunca bu adalarda neredeyse özel bir krallık gibi hüküm sürdü. Clunies-Ross ailesi, Hindistan cevizi ürünlerinden elde ettikleri gelirle bölgeye hâkim olurken, iş gücü olarak da Malay kökenli işçileri adaya getirdi. Bugünkü Malay nüfusunun kökeni bu döneme dayanır.

 1978 yılında Avustralya hükümeti, Clunies-Ross ailesinden adaları resmi olarak satın aldı. 1984 yılında ise adada yaşayanlar yapılan referandumla Avustralya ile siyasi bağ kurmayı seçti. Bugün Cocos Adaları, Avustralya’nın bir dış bölgesi olarak, Avustralya yasalarıyla yönetilir ancak belirli kültürel özerkliklere sahiptir.

 Adalarda iki ana kültür bulunmaktadır: Batı Adası'nda yaşayan Avustralyalılar ve Home Adası'nda yaşayan Malay kökenli Müslüman halk. Malay toplumu, geleneksel kıyafetleri, İslamî yaşam tarzı ve Malay diliyle kendi kültürel kimliğini büyük oranda korumaktadır. Cuma günleri camiler dolup taşar, Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini günler topluca kutlanır. Bu durum, adalara özgü huzurlu ve toplumsal dayanışmanın yüksek olduğu bir yaşam sunar.

 Öte yandan Avustralya etkisiyle İngilizce resmi dil olarak kullanılmakta, eğitim ve kamu hizmetleri bu dil üzerinden yürütülmektedir. Adalarda tropikal iklimin etkisiyle deniz ürünleri, hindistancevizi ve pirinç temel gıda maddeleri arasında yer alır. Geleneksel Malay mutfağı ile Avustralya yemek kültürü, özellikle Batı Adası'nda iç içe geçmiştir.

 Cocos Adaları, el değmemiş mercan resifleri, beyaz kumlu plajları ve kristal berraklığındaki sularıyla doğa severler için bir cennet gibidir. Turizm, son yıllarda önemli bir ekonomik faaliyet haline gelmiştir. Dalış, sörf ve doğa yürüyüşleri popüler etkinliklerdendir.

 Sonuç olarak Cocos (Keeling) Adaları, tarihi boyunca koloniyel etkilerle şekillenmiş, bugün ise kültürel çeşitliliğini koruyarak barışçıl bir yaşam sunan bir ada topluluğudur. Sade yaşam tarzı, doğayla uyumlu kültürü ve ilginç tarihiyle bu küçük takımada, büyük bir hikâye taşır.

2 Ağustos 2025 Cumartesi

Pitcairn Adaları'na Bakış

 Pitcairn Adaları'na Bakış




 Pasifik Okyanusu’nun uzak bir köşesinde yer alan Pitcairn Adaları, dünya üzerindeki en tenha ve ilginç yerleşim yerlerinden biridir. Birleşik Krallık’a bağlı bu takımada, yalnızca dört adadan oluşur: Pitcairn, Henderson, Ducie ve Oeno. Bunlardan yalnızca Pitcairn Adası’nda kalıcı insan yerleşimi bulunmaktadır ve nüfusu genellikle 50 kişinin altındadır. Bu küçük toplumun tarihi, denizcilik dünyasının en meşhur isyanlarından biri olan Bounty İsyanı ile yakından bağlantılıdır.

 1790 yılında HMS Bounty gemisinde çıkan isyandan sonra, isyancılar kaptanlarını açık denize bırakmış ve gemiyi ele geçirmiştir. İsyancı lider Fletcher Christian ve beraberindeki sekiz adam, bazı Tahitili erkekler ve kadınlarla birlikte Pitcairn Adası’na yerleşmişlerdir. Burada, dış dünyadan tamamen izole bir yaşam kurmuşlardır. Bu olay, Pitcairn tarihinin temelini oluşturur ve adanın bugünkü yerli halkının büyük kısmı bu isyancıların soyundan gelmektedir.

 Pitcairn’in tarihi aynı zamanda trajedilerle de doludur. İsyancıların bir kısmı iç çatışmalar nedeniyle hayatını kaybetmiş, geriye yalnızca birkaç kişi kalmıştır. Ancak zamanla bu küçük toplum düzenli bir yapıya kavuşmuş, özellikle 19. yüzyılda İngiltere’nin resmi himayesine girmiştir. 1838’de, Pitcairn Adaları’na anayasa verilmiş ve kadınlara oy hakkı tanınan ilk Britanya toprağı olmuştur.

 Kültürel açıdan Pitcairn Adaları, Polinezya ve İngiliz geleneklerinin birleşiminden oluşan özgün bir yapıya sahiptir. Günlük yaşamda İngilizce konuşulsa da, “Pitkern” adı verilen, İngilizce ve Tahiti dilinin karışımı olan yerel bir lehçe de kullanılmaktadır. Bu dil, ada halkının ortak mirasını ve kimliğini temsil eder. Ayrıca geleneksel Polinezya yemekleri, dansları ve el sanatları da halen yaşatılmaktadır.

 Adadaki yaşam oldukça sade ve doğal şartlara bağımlıdır. Elektrik sınırlıdır, internet erişimi kısıtlıdır ve dış dünyayla bağlantılar çoğunlukla kargo gemileri aracılığıyla sağlanır. Ekonomik olarak ada halkı, el işçiliği, posta pulu satışı ve turizm gibi sınırlı kaynaklara dayanmaktadır. Bununla birlikte, Pitcairn Adası özellikle tarih meraklıları ve maceraperest turistler için ilgi çekici bir destinasyondur.

 Sonuç olarak Pitcairn Adaları, tarihiyle olduğu kadar kültürel özgünlüğüyle de dikkat çeken nadir yerlerden biridir. Bounty İsyanı’nın gölgesinde başlayan bu yerleşim, zamanla küçük ama dayanıklı bir topluluğa dönüşmüştür. Günümüzde bile modern dünyanın uzağında, tarih ve doğayla iç içe bir yaşam sunmaktadır.

1 Ağustos 2025 Cuma

Tokelau'ya Bakış

 Tokelau'ya Bakış





 Pasifik Okyanusu'nun ortasında, Yeni Zelanda’nın kuzeyinde yer alan Tokelau, üç mercan adasından oluşan (Atafu, Nukunonu ve Fakaofo) küçük bir ada topluluğudur. Yüzölçümü yaklaşık 12 kilometrekare olan bu bölge, dünyadaki en küçük yönetim birimlerinden biridir. Yeni Zelanda’ya bağlı bir dış bölge olan Tokelau’nun kendine özgü kültürü, tarihi ve yaşam tarzı, hem Polinezya geleneklerini hem de modern etkileri yansıtır.

 Tokelau’nun ilk yerleşimcileri, binlerce yıl önce adalara ulaşan Polinezyalı denizcilerdi. Bölge, uzun süre dış dünyadan izole şekilde, kendi toplumsal yapıları içinde yaşadı. Avrupalılar Tokelau'ya 18. yüzyılda ulaştı. 1841’de Amerikalılar, ardından da 19. yüzyıl boyunca İngilizler adaları ziyaret etti. Hristiyan misyonerlerin gelişiyle geleneksel inançlar yerini Hristiyanlığa bırakmaya başladı.

 Tokelau, 1889’da bir Britanya protektorası haline geldi. Daha sonra 1909’da Batı Samoa’ya bağlandı ve 1925’te Yeni Zelanda yönetimi altına alındı. Günümüzde Tokelau, kendi yerel yönetimi tarafından idare edilse de dış ilişkileri ve savunması hâlâ Yeni Zelanda tarafından yürütülmektedir.

 Tokelau'da merkezi bir hükümetten ziyade, her adanın kendi konseyi vardır. 2006 ve 2007’de yapılan referandumlarda Tokelau’nun bağımsızlığını artırması önerilse de yeterli destek alınamamıştır. Tokelau’nun baş yöneticisi, her yıl dönüşümlü olarak üç adadan biri tarafından seçilir.

 Nüfusu yaklaşık 1.500 kişi olan Tokelau, dünyada en az nüfusa sahip bölgelerden biridir. Elektrik üretimi neredeyse tamamen güneş enerjisi ile sağlanmaktadır. Ayrıca Tokelau, internet alan kodu “.tk” sayesinde dijital dünyada büyük tanınırlık kazanmıştır. Birçok web sitesi ücretsiz “.tk” uzantısını kullanmaktadır.

 Tokelau kültürü, Polinezya mirasına dayanır. Topluluk yaşamı, geleneksel dayanışma ruhu ile şekillenir. Aile bağları güçlüdür ve yaşlılara büyük saygı duyulur. Dans, müzik ve sözlü hikâyeler kültürel yaşamda önemli yer tutar. “Fatele” adı verilen geleneksel danslar, kutlamaların vazgeçilmez bir parçasıdır.

 Dini olarak halkın büyük çoğunluğu Hristiyan’dır. Pazar günleri ibadet ve toplumsal dayanışma için önemlidir. Geleneksel el sanatları –özellikle dokuma ve ahşap oymacılığı– Tokelau halkının kültürel mirasının bir diğer yönünü oluşturur.

 Tokelau, küçücük yüzölçümüne rağmen zengin bir tarih ve kültür barındırır. Doğal güzellikleri, geleneksel yaşam tarzı ve sürdürülebilir enerji politikalarıyla dikkat çeken bu ada topluluğu, Pasifik'in saklı mücevherlerinden biridir. Tokelau, modern dünyanın sınırlarında yer alsa da, kültürel köklerini koruyarak ayakta kalmayı başarmaktadır.

Part İmparatorluğu: Doğu'nun Güçlü Rakibi (M.Ö. 247 – M.S. 224)

Part İmparatorluğu Part İmparatorluğu, yaklaşık 500 yıl boyunca varlığını sürdürmüş, İran platosunun ve Mezopotamya'nın önemli bir bölü...