18 Eylül 2025 Perşembe

Lidya Krallığı

Lidya Krallığı 





 Antik çağın önemli uygarlıklarından biri olan Lidya Krallığı, Batı Anadolu’da Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasında kalan bereketli topraklarda kurulmuştu. Zengin doğal kaynakları, stratejik konumu ve kültürel mirası ile Lidya, tarihin akışını değiştiren medeniyetlerden biri olmuştur. Özellikle paranın icadı ile dünya tarihine yön vermiş ve ekonomik hayatın temel taşlarından birini oluşturmuştur.

 Lidya toprakları günümüzde Ege Bölgesi’nin iç kesimlerine denk gelmektedir. Başkenti, günümüzde Manisa’nın Salihli ilçesi yakınlarında yer alan Sardes (Sard) şehriydi. Lidya, M.Ö. 1200’lü yıllarda Ege Göçleri sonrasında tarih sahnesine çıkmış, M.Ö. 7. yüzyılda bağımsız bir krallık hâline gelmiştir.

 Krallığın yükselişinde en önemli etken, Gediz (Hermus) ve Küçük Menderes (Kaystros) vadilerinin sağladığı tarımsal verimlilik ve özellikle Paktolos (Sart Çayı) deresinde bulunan altın rezervleriydi. Bu kaynaklar sayesinde Lidya, yalnızca Anadolu’nun değil, tüm antik dünyanın en zengin devletlerinden biri hâline gelmiştir.

 Lidya tarihi boyunca birkaç hanedan tarafından yönetilmiştir. İlk olarak Heraklidler Hanedanı yaklaşık altı yüzyıl boyunca ülkenin başında bulunmuştur. Ardından M.Ö. 7. yüzyılda tahta çıkan Mermnadlar Hanedanı, Lidya’yı bir imparatorluk gücüne taşıdı. Bu hanedanın en bilinen hükümdarları arasında Gyges, Alyattes ve Krezüs (Kroisos) vardır.

 Gyges (M.Ö. 680-644): Lidya’nın bağımsızlığını sağlamış, sınırlarını genişletmiş ve Sardes’i görkemli bir başkent hâline getirmiştir.

 Alyattes (M.Ö. 610-560): Askeri seferlerle Lidya’yı Anadolu’nun en güçlü devleti hâline getirmiştir. Kızılırmak’ın doğusuna kadar olan topraklar Lidya egemenliğine katılmıştır.

 Krezüs (M.Ö. 560-546): Tarihte “zenginliğiyle” ün salmış kraldır. Serveti ve cömertliği dillere destan olmuş, “Krezüs kadar zengin” deyimi günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak Krezüs döneminde Persler karşısında alınan mağlubiyet, Lidya Krallığı’nın bağımsızlığını yitirmesine yol açmıştır.

 Lidya Krallığı’nın dünya tarihine en önemli katkısı, paranın icadıdır. M.Ö. 7. yüzyılda Lidyalılar, altın ve gümüş karışımı olan elektrum adı verilen madenden ilk sikkeleri basmışlardır. Bu gelişme, ticarette takas sisteminin zorluklarını ortadan kaldırmış, alışverişi daha güvenilir ve pratik hâle getirmiştir.

 Paranın icadı yalnızca Lidya’nın değil, tüm insanlığın ekonomik hayatını köklü bir şekilde değiştirmiştir. Sardes, kısa sürede büyük bir ticaret merkezi hâline gelmiş, tüccarlar mallarını para karşılığı satmaya başlamıştır. Lidyalılar ayrıca “Kral Yolu”nu inşa ederek ticareti geliştirmişlerdir. Bu yol, Sardes’ten başlayarak Pers başkenti Sus’a kadar uzanıyor ve yaklaşık 2.700 kilometrelik bir mesafeyi kapsıyordu. Böylece Lidya, doğu ile batı arasında bir köprü görevi görmüştür.

 Lidyalılar, sanat ve mimari alanında da dikkat çekmişlerdir. Sardes’te yapılan kazılarda, görkemli tapınaklar, saray kalıntıları, hamamlar ve agoralar ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Lidya mezar yapıları arasında yer alan tümülüsler, kralların ve soyluların anıtsal mezarlarıdır. Bu tümülüsler büyüklükleriyle dikkat çeker ve Lidya toplumunun zenginliğini yansıtır.

 Günlük yaşamda Lidyalılar tarım, hayvancılık ve ticaretle uğraşırlardı. Altın işçiliği ve kuyumculuk çok gelişmişti. Lidya altın takıları, işçiliğiyle dönemin en değerli eserleri arasında sayılmaktadır. Ayrıca Lidyalılar, komşu uygarlıklarla kültürel etkileşim içerisindeydi. Yunanlarla ticari ve kültürel bağları güçlüydü, bu etkileşim sanatta da kendini göstermiştir.

 Lidya Krallığı’nın çöküşü, Pers İmparatorluğu’nun Anadolu’ya yönelik seferleriyle başlamıştır. M.Ö. 546 yılında Pers Kralı II. Kyros (Büyük Cyrus), Krezüs’ü mağlup ederek Sardes’i ele geçirmiştir. Böylece Lidya bağımsızlığını kaybetmiş ve Pers İmparatorluğu’na bağlı bir satraplık hâline gelmiştir.

 Her ne kadar siyasi olarak ortadan kalkmış olsa da Lidya’nın mirası, özellikle para ve ticaret alanında yaşamaya devam etmiştir. Persler, Lidyalıların para sistemini geliştirmiş; Romalılar ise Lidya’nın ticari ağlarını devralarak daha da genişletmiştir.

 Bugün Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes’te yapılan arkeolojik kazılar, bu uygarlığın ihtişamını gözler önüne sermektedir. Sardes Gymnasiumu, Artemis Tapınağı ve Lidya tümülüsleri, Lidya kültürünün izlerini taşımaktadır. Ayrıca Lidyalıların icat ettiği para, dünya ekonomi tarihi açısından dönüm noktası kabul edilmektedir.

 Lidya, Anadolu’nun antik zenginliğini ve stratejik önemini yansıtan uygarlıklardan biridir. Hem siyasi hem de ekonomik başarılarıyla çağının ötesine geçmiş, bıraktığı mirasla günümüz dünyasına yön vermiştir.

 Lidya Krallığı, yalnızca Anadolu’nun değil, dünya uygarlık tarihinin de en önemli medeniyetlerinden biridir. Coğrafi avantajları, zengin doğal kaynakları, güçlü kralları ve özellikle paranın icadıyla tarihe damga vurmuştur. Bugün bile “Krezüs kadar zengin” deyimi, Lidya’nın ihtişamlı günlerini hatırlatır. Lidya Krallığı, geçmiş ile günümüz arasında köprü kuran eşsiz bir uygarlık olarak tarih sahnesindeki yerini korumaktadır.

17 Eylül 2025 Çarşamba

Firig Krallığı

Firig Krallığı 

 





 Anadolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bu uygarlıklar arasında en çok göz çeken medeniyetlerden biri ise Firig Krallığıdır. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Anadolu’da siyasi boşluk yaşanmış, bu boşluğu dolduran kavimlerden biri de Frigler olmuştur. M.Ö. 12. yüzyılda Balkanlar üzerinden Trakya yoluyla Anadolu’ya gelen Frigler, kısa süre içerisinde merkezi bir krallık kurarak Anadolu’nun önemli güçlerinden biri haline gelmişlerdir.

 Frig Krallığı’nın başkenti, bugünkü Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarında bulunan Gordion’dur.  Stratejik konumu sayesinde hem siyasi hem de ticari bir merkez haline gelmiştir. Gordion’da yapılan arkeolojik kazılarda, Frigler’in kültürü ve günlük yaşamına dair pek çok bulgu ortaya çıkarılmıştır. Özellikle devasa tümülüsler yani kral mezarları, Friglerin ölü gömme geleneklerini ve mimari anlayışlarını yansıtır.

 Frig tarihinin en meşhur kralı kuşkusuz Midas’tır. Antik Yunan kaynaklarında Midas, “dokunduğu her şeyi altına çeviren kral” olarak anlatılır. Bu efsane onun zenginlik ve ihtişamla özdeşleştirilmesine neden olmuştur. Gerçekte ise Midas döneminde Frigler oldukça güçlü bir siyasi yapıya sahip olmuş, kültürel ve ekonomik açıdan da zirveye ulaşmıştır. Ancak M.Ö. 7. yüzyılda Orta Asya kökenli Kimmerlerin saldırıları sonucunda Gordion büyük bir yıkıma uğramış, Midas efsanesiyle birlikte Friglerin siyasi bağımsızlığı da sona ermiştir.

 Frigler, doğa ve bereket kültüne dayalı bir inanç sistemine sahipti. En önemli tanrıçaları Kybele idi. “Ana Tanrıça” olarak bilinen Kybele, bereketin, toprağın ve doğurganlığın simgesiydi. Frigler tarıma büyük önem verdikleri için Kybele’ye tapınma, günlük yaşamlarının merkezinde yer alıyordu. Onların dini inanışları, Anadolu’da daha sonraki uygarlıklar üzerinde de etkili olmuştur.

  Frigler, sanat ve zanaat alanında oldukça ileri bir toplumdu. Özellikle ahşap işçiliği, dokumacılık ve seramik alanında büyük ustalık göstermişlerdir. Ahşap mobilyalar, süs eşyaları ve müzik aletleri Frig sanatının öne çıkan eserleridir. Müzik de Frigler için ayrı bir önem taşımıştır; kithara ve flüt gibi çalgılar yaygın olarak kullanılmıştır. Bu yönleriyle Frigler sanatsal bir uygarlık olarak da tarih sahnesinde yer almıştır.

 Frig mimarlığının en bilinen örnekleri kayalara oyulmuş anıt cephelerdir. Bunların en ünlüsü Midas Anıtı olarak bilinir. Gordion ve çevresindeki anıtsal yapılar, Frigler’in taş işçiliği konusundaki ustalığını ortaya koyar. Ayrıca büyük tümülüsler, Frig krallarının ihtişamını yansıtır. Bu yapılar günümüzde Anadolu’nun en dikkat çekici arkeolojik mirasları arasında sayılmaktadır.

 Frig Krallığı, M.Ö. 695 yılında Kimmer saldırılarıyla büyük bir darbe almıştır. Ardından bölge Lidyalıların, Perslerin ve daha sonra Makedonların egemenliği altına girmiştir. Ancak Frig kültürü tamamen yok olmamış, sonraki uygarlıklara miras kalmıştır. Özellikle Kybele kültü, Roma döneminde de devam ederek Anadolu’nun dini ve kültürel mirasında önemli bir yer edinmiştir.

 Frigler, Anadolu’nun tarihsel ve kültürel gelişiminde önemli bir rol oynamışlardır. Başkentleri Gordion’dan yayılan etkileri, hem sanatta hem de inanç sisteminde kendini göstermiştir. Midas efsanesiyle halk hafızasında yer eden Frig Krallığı, aslında yalnızca zenginlik ve ihtişamla değil; aynı zamanda sanat, mimari ve dini yaşamıyla da Anadolu medeniyetlerinin temel taşlarından biri olmuştur.

16 Eylül 2025 Salı

Kosta Rika`ya Bakış

Kosta Rika`ya Bakış









 Kosta Rika resmi adıyla Kosta Rika Cumhuriyeti bir Orta Amerika ülkesidir. Kosta Rika adı İspanyolca da zengin sahil anlamına gelmektedir. Kuzey de Nikaragua, Güneydoğu da Panama, Batı da büyük okyanus, Doğusunda ise Karayip Denizi vardır. Kosta Rika`nın başkenti San Hose`dir. Kosta Rika, Başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Devlet başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır. Devlet başkanı ve yardımcısı genel oyla doğrudan dört yıllığına halk tarafından seçilmektedir. Kosta Rika`nın yüzölçümü 51000 kilometre karesi kara 40 kilometre karesi ise sudur. Kosta Rika`nın nüfusu son güncel verilere göre 5.157.673 olarak tespit edilmiştir. Kosta Rika`daki etnik gruplar şu şekildedir, 83,6`sı beyaz veya mestizo, 6,7`si mulatto, 2,4`ü yerli 1,1`i siyah, 6,2`si diğerleridir. Resmi dini ise Katolik Hristiyan'dır. Demonimi Kosta Rika`lı olarak olarak kabul edilir. Resmi dili ise İspanyolcadır. 

 Kosta Rika tarihi oldukça zengin ve Orta Amerika’nın genel gelişim süreciyle bağlantılıdır. Kosta Rika, İspanyolların gelişinden önce Orta Amerika ile Güney Amerika kültürlerinin kesişim noktasında bulunuyordu. Bölgedeki yerli halklar tarım, avcılık ve balıkçılıkla uğraşırdı. Altın işçiliği ve seramik eserleriyle dikkat çekmişlerdir. Maya ve İnka kültürlerinden etkilenmiş olmakla birlikte tamamen onlara bağlı değillerdi.

 Kristof Kolomb 1502’de 4. seyahatinde Kosta Rika kıyılarına ulaştı. İspanyollar bölgeyi “Costa Rica” (Zengin Sahil) olarak adlandırdılar; çünkü yerli halkın altın takılarını gördüler. Ancak, bölge tropik iklim, yoğun ormanlar ve güçlü yerli direnişi nedeniyle İspanyollar için sömürgeleştirmesi zor bir yer oldu. 1560’lardan itibaren kalıcı yerleşimler kuruldu. Başkent San José’nin temelleri de bu dönemde atıldı. Kosta Rika, İspanyol sömürge sisteminde Guatemala Genel Valiliği’ne bağlıydı. Ancak ekonomik olarak yoksul bir eyalet sayılıyordu, büyük madenleri yoktu. Bu yüzden diğer kolonilere göre daha bağımsız ve eşitlikçi bir toplumsal yapı gelişti.

 15 Eylül 1821’de Orta Amerika’daki diğer bölgelerle birlikte Kosta Rika da İspanya’dan bağımsızlığını ilan etti. Önce kısa süreyle Meksika İmparatorluğu’na katıldı, ardından Orta Amerika Birleşik Eyaletleri içinde yer aldı. 1838’de bu federasyon dağıldı ve Kosta Rika tamamen bağımsız bir devlet oldu.

 19. yüzyılda kahve ve muz ekonomisi gelişti. Bu ürünler Kosta Rika’nın dış ticaretinde önemli hale geldi. 1856’da Amerikalı maceracı William Walker, Orta Amerika’yı işgal etmeye çalıştı. Kosta Rika ordusu onu yenilgiye uğratarak bağımsızlığını korudu. Bu dönemde ülke, Latin Amerika’nın pek çok yerinde görülen diktatörlüklere kıyasla daha istikrarlı bir siyasal yapı sergiledi.

 1948’de kısa süreli bir iç savaş yaşandı. Bu savaş, ülke tarihindeki en büyük iç çatışmadır. Savaşın ardından José Figueres Ferrer öncülüğünde ordu tamamen kaldırıldı (1949). Bu karar Kosta Rika’yı Latin Amerika’da farklı bir konuma getirdi. Sosyal reformlar, eğitim ve sağlık yatırımlarıyla ülke bölgede istikrarlı ve demokratik bir yapıya kavuştu.

 Kosta Rika, Orta Amerika’nın en istikrarlı, en demokratik ve en barışçıl ülkelerinden biridir. “Ordu yerine eğitim” politikasıyla tanınır. Doğal yaşamı koruma ve ekoturizm konusunda dünya çapında örnek bir ülke haline gelmiştir.

15 Eylül 2025 Pazartesi

Kanada`ya Bakış

Kanada`ya Bakış






 Kanada Kuzey Amerika Kıtası`nın kuzeyinde yer alan Kanada, yüzölçümü açısında dünyanın ikinci büyük ülkesidir. Yaklaşık Avrupa kıtasının tamamı kadar bir alan kaplar. Kanada`nın başkenti ve idari merkezi Ottava`dır. Kanada`nın yönetim biçimi anayasal monarşidir. Kanada`da, Kral ve ya Kraliçe Devlet Başkanı Başbakan ise hükumet başkanı olarak kabul edilir. Kanada Parlamentosu, Kanada Hükümdarı yani Kral ve Kraliçeyi temsilen o görev genel vali elindeki, senato ve avam kamarasından oluşur. Kanada`nın resmi dilleri arasında İngilizce ve Fransızca kullanılır. Kanada`nın nüfusu ise 2025 son verilerine göre 40.205.346 kişiden oluşur.

 Kanada tarihi, Farklı yerli toplulukları binlerce yıllık geçmişinden başlayıp Avrupa sömürgeciliğiyle şekillenmiş bir bölgedir. Ardından bağımsızlık ve modern devletleşme süreciyle devam eden zengin bir tarihtir.
 
 Kanada`nın tarihi boyunca Avrupalıların gelişinden çok önce başlar. İlk yerleşimler 12000 yıl öncesine kadar gider. İnuitler, Cree, Haida, Mi`kmaq, Huran ve Iroquois gibi bir çok yerli topluluk, bölgenin farklı coğrafyalarında avcılık, balıkçılık ve tarıma dayalı yaşam sürdü. Bu halkların güçlü kültürel gelenekleri, ticaret ağları ve toplumsal yapıları vardı.

 1497 yılında Jhon Cabot`un  keşifleri ile Avrupa`nın ilgisi arttı, 1608 yıllın da Samuel de Champlain, Quebec şehrini kurarak Fransız Kanadası`nın temellerini attı. 17. ve 18. yüzyıllarda Fransa ile İngiltere, Kuzey Amerika`da üstünlük mücadelesi verdi. Kürk ticareti, sömürge ekonomisinin temeliydi. Yedi Yıl Savaşı [1756-1763] sonucunda İngiltere, Fransa`ya karşı galip geldi. 1763 Paris Antlaşması ile Kanada`daki Fransız topraklarının  çoğu İngiltere`ye geçti.
 
 İngiltere yönetimi altında Fransız kökenli Katolik nüfus ile İngiliz kökenli Protestan nüfus bir arada yaşamaya başladı bu süreçte 1791`de Quebec  ikiye ayrıldı. Aşağı Kanada Fransız ağırlıklı. Yukarı Kanada ise İngiliz ağırlıklı idi. Bu dönem de Amerikan Bağımsızlık İlanı sonucunda İngiltere`ye sadık kalan "Loyalistler" Kanada`ya  göç etti.

 1812 savaşı süresince ABD ile İngiltere arasında yapılan önemli bir savaş, Kanada toprakları savaşın önemli sahnesi oldu. 1867`de ise İngiliz Kuzey Amerika Yasası ile Kanada Konfederasyonu kuruldu. İlk dört eyalet ise Ontario, Quebec, New Brunswick ve Nova Scotia idi. Zamanla Manitaba, British Columbia, Alberta ve diğer eyaletler konfederasyona katıldı.

 I. Dünya Savaşı`nda Kanada, İngiltere yanında savaştı. Vimy Ridge Zaferi, Kanada`nın ulusal kimliğini güçlendirdi. II. Dünya Savaşı'nda da etkin bir rol oynadı. 1931 Wesminster statüsü ile Kanada`da yasama organı bağımsızlığını kazandı. 1982`deki anayasa ile Kanada, tamamen bağımsız hale geldi ve kendi anayasasını İngiltere`den devraldı. 

 Bugün Kanada`da 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşan bir, parlamenter demokrasi ve anayasal monarşi ile yönetilen bir ülkedir. Yerli Halkların hakları, çok kültürlülük ve federal yapısı, Kanada`nın modern kimliğini belirleyen unsurlar arasındadır.

14 Eylül 2025 Pazar

Hitit Uygarlığı

Hitit Uygarlığı






 Hititler M.Ö.1600 yılları arasında Anadolu`da hüküm sürmüş bir imparatorluktur. Yüksek kalite de demir ürünler işlemişler, fırtına tanrılarına tapmışlar, krallarını bölgelere atadıkları özerk yetkililer aracılığı ile yönetmişlerdir. Hitit Avrupa kökenli bir halktır. Anadolu`ya göç ederek yerli Hatti topluluklarıyla kaynaşmışlardır. İlk başkentleri Kuşşara iken daha sonra imparatorluğun merkezi Hattuşaş olmuştur ve kaynaklara göre, günümüzde Çorum`un Boğazköy yakınlarındadır. Hattuşaş korunaklı bir merkez olmuştur.

 Kurucu kral olarak genelde I. Hattuşili kabul edilir. En parlak dönemlerini II. Murşili, I. Şuppiluiuma ve III. Hattuşili zamanında yaşanmıştır. Mısır`la yaptıkları Kadeş Savaşı [M.Ö. 1274] tarihte bilinen en büyük savaşlardan biridir. Bu savaş sonrasında imzalanan Kadeş Antlaşması, tarihinin bilinen ilk yazılı barış antlaşması olarak kabul edilir.

 Hititler, merkeziyetçi ama soyluların da etkili olduğu bir yönetim biçimine sahipti. Kral aynı zamanda başkomutan başrahip ve en yüksek yargıçtı. Devlet yönetiminde "panku" adı verilen bir soyluların idaresinde olan soylular meclisi de etkili olabiliyordu.

 İnançları çok tanrılı bir dindir. Bu yüzden kendilerine "Bin Tanrılı Halk " denmiştir. Anadolu`nun yerli tanrılarını kendi tanrılarıyla birleştirerek geniş birleştirerek geniş bir panteon oluşturmuşlardır. 

 Güneş Tanrıçası, Fırtına Tanrısı, Bereket Tanrıçaları en önemli ilahlar arasındadır. Yazılı kültürde çivi yazısını ve yerli hiyeroglif yazısını kullanmışlardır. 

 Hititler`de kanunlar insancıl bir karakter taşır. Örneğin, bir çok suçun cezası ölüm değil, tazminattır. Kadınlar toplumsal hayatta önemli bir konuma sahipti. Kraliçeler "tavananna" devlet yönetiminde etkin rol oynadı.

 Tarım ve hayvancılık temel ge3çim kaynaklarıydı. Ayrıca maden işlemeciliğinde de ileri seviyededirler. Hitit ordusu özellikle savaş arabaları ile ünlüydü. Bu teknoloji sayesinde dönemin süper güçleri arasında sayıldı. 

 M.Ö. 1200`lerde "Deniz Kavimleri" göçleri ve iç karışıklıklar sonucu Hitit İmparatorluğu yıkıldı. Ancak Anadolu`nun Güneyinde ve Suriye`de "Geç Hitit Devletleri" adı verilen küçük krallıklar varlıklarını sürdürdü.

 Hititler, Anadolu`nun tarihi açısından kazandırdığı en önemli uygarlıklardan biri olup tarih, hukuk, diplomasi ve kültür alanlarında kalıcı izler bırakmışlardır.

13 Eylül 2025 Cumartesi

Jamaika`ya Bakış

Jamaika`ya Bakış






 Jamaika Orta Amerika`da Karayip Denizinde bulunun bir ada ülkesidir. Jamaika, Küba`nın güneyinde yer almaktadır. Jamaika`nın başkenti Kingston`dur. Ayrıca Jamaika, İngiliz Milletler Topluluğu üyesi ve parlamenter demokratik sisteme sahip anayasal monarşidir. Devlet Başkanı İngiltere Kralı III. Charles`tir. Jamaika`da Başbakanın tavsiyesi ile atanan bir Genel Vali vardır. Jamaika`da resmi dil İngilizcedir. Ama çoğu İngilizce bazlı bikreol dil olan Jamaika`da patoisi konuşulmaktadır. Jamaika`nın olağan nüfusu bir ada ülkesi olmasına rağmen iyidir. 2.836.663 nüfusu vardır 2025 geneli ile Jamaika ön plana çıkıyor. Etnik gruplar bakımından yüzde 91,2`si siyahi, 6,2`si çok ırklı ve 2,6`sı diğerlerini kapsar. Demonimi ise Jamaikalı olarak geçer.

 Jamaika tarihi oldukça zengin bir geçmişi vardır. Jamaika`nın ilk sakinleri, M.Ö. 600 civarında adaya gelen Arawak ve taino yerlileri. Bu halk tarım yapıyor, balıkçılıkla uğraşıyor ve barışçıl bir yaşam sürüyordu. Adaya Xaymaca yani "adalar ve sular ülkesi" adını vermişlerdir.

 Kristof Kolomb, 1494`te Jamaika`ya ulaştı ve burayı İspanya adına sahiplenmiş oldu. İspanyollar adaya yerleşti ve Avrupalı hastalıkları yüzünden yerlilerin çoğu kısa süre de  yok oldu. Yerli nüfusun azalması üzerine İspanyollar, Afrika`dan köleleştirilmiş insanlar getirdi. 

 1655`te İngilizler Jamaika`yı İspanyollardan aldı. Ada, kısa sürede İngiliz kolonilerinin en önemli şeker üretim merkezi haline geldi. Yüzbinlerce Afrikalı köle, şeker kamışı tarlalarında ağır şartlarda çalıştırdı. Kaçan köleler dağlarda Maroon toplulukları kurarak İngilizlere karşı direniş gösterdi. 1807`de İngiltere köle ticaretini 1834`te ise köleliği tamamen kaldırdı.

 Köleliğin kaldırılmasından sonra ekonomik krizler ve toplumsal huzursuzluklar arttı. 1865`te Morant Bay Ayaklanması, yoksul halkın adalet ve eşitlik talebinin simgesi oldu. Bu olaydan sonra Jamaika doğrudan İngiliz Kraliyetinin kolonisi haline getirildi.

 1930`larda işçi grevleri ve sosyal hareketler başladı. 1938`de [PNP] kuruldu ardından [JLP] ortaya çıktı. 1958-1962 arasında Jamaika Batı Hint Adaları Konfederasyon`nun bir parça oldu. 6 Ağustos 1962`de Jamaika bağımsızlığını ilan ederek İngiliz Milletler Topluluğu içinde egemen bir devlet oldu.

 Jamaika bağımsız bir anayasal monarşi olarak İngiltere Kralı sembolik bir devlet başkanı olarak kabul edilir. 1970`ler ve 80`lerde ekonomik krizler, işsizlik ve şiddet sorunları yaşandı. Dünyada Jamaika denince akla, gae müziği ve Bob Marley gibi sanatçılar gelir. Günümüzde Jamaika, Karayiplerin kültürel açıdan en etkili ülkelerinden biri olup turizm ve müzikle tanınmaktadır.

12 Eylül 2025 Cuma

Nogay Hanlığı

Nogay Hanlığı




 Nogay Türkleri Kuzey Kafkasya da yaşayan Nogay Türkleri Kıpçak grubuna bağlı bir Türk topluluğudur. Bazı araştırmacılar Nogayların Uz, Peçenek, Kıpçak ve Özbek kitleleri ile çeşitli Türk boylarından türediğini belirtmektedirler. 

 Nogay dilini konuşurlar ve Nogay Ordası`nı oluşturan çeşitli Moğol ve Türk boylarının torunlarıdırlar. Özetle hanedan Cengiz Han`a dayanır. Ama nüfus Türk'tür diyebiliriz. Dönemin en güçlü devletlerinden biridir. Ruslarla Mücadelelerinden önce ipek yolunu da kontrol ettiğinden Kazan`dan sonraki ikinci ticaret merkezi haline gelmiştir. Bu da hem stratejik hem de ekonomik bir üst durumundadır.

 Nogay Hanlığı 15. yüzyılda Altın Orda`nın zayıflamasıyla ortaya çıkan göçebe bir hanlıktır. Adını Altın Orda`nın ünlü komutanı Nogay Han `dan alır.  Mangıt boyu önderliğinde toplanan göçebe gruplar 15. yüzyılın ortalarında Nogay Hanlığı`nı oluşturur. Başlangıçta Altın Orda`ya bağlı gibi görünseler de zamanla bağımsız bir siyasi oluşum haline geldi. 

 Hanlık, klasik Türk - Moğol geleneğinde olduğu gibi han tarafından yönetilirdi. Ancak Nogay Hanlığı`na boy beyleri [biyler] çok güçlüydüler. Han`nın otoritesi sınırlı kalıyordu. Konar - Göçer yapıları nedeniyle merkezi bir idareden çok federatif bir beylikler birliği görünümündeydi.

 Halkı çoğunlukla göçebe ve yarı göçebe Türk boylarından oluşuyordu. Hayvancılık temel geçim kaynağıydı. Hazar ve İdil Nehirleri çevresinde ticaret yollarını kontrol etmeleri onlara gelir sağlıyordu.

 Güneyinde Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti ile hem dostane hem de çatışmalı ilişkiler yaşandı. Doğuda Kazaklar ve Nogaylarla akraba  göçebe topluluklarda sık sık mücadele ettiler. Rusya`nın güçlenmesiyle özellikle 16. yüzyıldan itibaren Rus Çarlığı ile yoğun mücadeleye girdiler.

 16. yüzyılda Rusların İdil havzasına ilerlemeleri üzerine hanlık zayıflamaya başladı. 1556`da Astrahan Hanlığı`nın Ruslarca ele geçirilmesi Nogayların ekonomik gücünü sarstı. Nogay boyları arasında bölünmeler oldu bir kısmı Osmanlı`ya bağlı Kırım Hanlığı`na sığındı bir kısmı Rus hakimiyetine girdi. 16. yüzyıldan itibaren Nogay Hanlığı Tarihi sahnesinden silinerek küçük Nogay grupları halinde dağıldı.

 Nogay Hanlığı`nın önemi Altın Orda sonrası ortaya çıkan önemli göçebe Türk Hanlıklarından biridir. Osmanlı ve Kırım Hanlığı ile yakın ilişkiler kurarak Osmanlı - Rus rekabetinde etkili bir güç olmuştur. Bugün Rusya Federasyonu içinde yaşayan Nogay Türkleri, bu hanlığın mirasçılarıdır.   

Makedonya İmparatorluğu: Büyük İskender'in Mirası

Makedonya İmparatorluğu Makedonya İmparatorluğu, MÖ 4. yüzyılda yükselen ve antik dünyanın seyrini kökten değiştiren bir güçtü. Tarihi, özel...