12 Ağustos 2025 Salı

Barbados'a Bakış

Barbados'a Bakış


 Karayipler’in doğusunda yer alan Barbados, hem tarihi zenginliği hem de eşsiz kültürel dokusuyla dikkat çeken bir ada ülkesidir. Kristal berraklığındaki denizi, beyaz kumsalları ve misafirperver halkıyla bilinen Barbados, aynı zamanda köklü bir geçmişe sahiptir. Ada, tarih boyunca yerli halklardan Avrupalı sömürgecilere, köle ticaretinden bağımsızlık mücadelesine kadar pek çok dönüm noktasına tanıklık etmiştir.

 Barbados'un bilinen ilk sakinleri Arawak ve Karayip Kızılderilileriydi. Ancak 16. yüzyılda İspanyolların gelişiyle ada haritalara girmeye başladı. 1627 yılında İngilizler adayı sömürgeleştirdi ve uzun yıllar boyunca bir İngiliz kolonisi olarak varlığını sürdürdü. İngiliz etkisi o kadar derindir ki Barbados, 1966 yılında bağımsızlığını kazanana kadar “Küçük İngiltere” lakabını taşıdı. 30 Kasım 2021 tarihinde ise monarşiyi geride bırakarak tam anlamıyla cumhuriyet oldu ve İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth yerine kendi devlet başkanını seçti.

 Barbados’un ekonomisi tarihsel olarak şeker kamışı üretimine dayansa da, günümüzde turizm ve finans sektörü ön plana çıkmıştır. Özellikle Avrupalı ve Amerikalı turistler için popüler bir tatil destinasyonu olan ada, aynı zamanda kültürel festivalleriyle de adından söz ettirir. Her yıl düzenlenen “Crop Over Festivali”, kölelik sonrası özgürlüğün kutlandığı renkli bir etkinliktir ve dans, müzik, geleneksel kıyafetler ile ada halkının enerjisini yansıtır.

 Barbados halkı büyük oranda Afrikalı kökenlidir. Bu da müzikten mutfağa kadar pek çok alanda Afrika etkilerinin hissedilmesini sağlar. Özellikle calypso, reggae ve soca gibi müzik türleri adada oldukça yaygındır. Geleneksel mutfağında ise uçan balık, cou-cou, pirinç ve bezelye gibi lezzetler öne çıkar.

 Aynı zamanda dünyaca ünlü pop yıldızı Rihanna'nın memleketi olan Barbados, son yıllarda kültürel olarak da uluslararası alanda dikkat çekmektedir. Eğitim düzeyi yüksek, sağlık hizmetleri gelişmiş ve siyasi olarak istikrarlı bir yapıya sahiptir.

 Sonuç olarak Barbados, Karayipler’de tarihi sömürgecilik ile modern bağımsızlık arasında köprü kuran, kültürel çeşitliliğiyle öne çıkan bir ada ülkesidir. Geçmişin izlerini taşıyan yapıları, samimi halkı ve canlı kültürel yaşamıyla gezginlerin ve tarih meraklılarının ilgisini çekmeye devam etmektedir.

11 Ağustos 2025 Pazartesi

Bahamalar`a Bakış

Bahamalar`a Bakış


 Bahamalar, Atlantik Okyanusu’nun güneydoğusunda yer alan, 700'den fazla ada ve 2.000 kadar kayalıktan oluşan bir takımadadır. Başkenti Nassau olan ülke, tarihsel, kültürel ve doğal zenginlikleriyle dikkat çeker. Berrak suları ve beyaz kumları ile ünlü olan Bahamalar, hem tarih meraklıları için hem de turistler için eşsiz bir ülkedir.

 Tarihi, 1492’de Kristof Kolomb’un San Salvador Adası’na ayak basmasıyla başlamıştır. Bu keşif, Bahamalar’ı Avrupalı sömürgeciler için bir başlangıç noktası haline getirmiştir. Kolomb'un gelişinden önce adalarda Lucayan adı verilen yerli halk yaşamaktaydı. Ancak sömürgecilik süreci bu halk için felaket olmuş; kölelik, hastalıklar ve zorla çalıştırma nedeniyle Lucayanlar kısa sürede yok olmuştur.

 16. ve 17. yüzyıllarda Bahamalar, korsanların üssü haline geldi. Özellikle Nassau, Karayip korsanlarının merkezi olarak bilinirdi. Blackbeard (Kara Sakal) gibi ünlü korsanlar burada üslenmişti. 1718’de İngiltere, korsanlara son vermek amacıyla Bahamalar’ı doğrudan kraliyet kolonisi ilan etti. Böylece korsanlık dönemi kapanırken, İngiliz sömürge yönetimi başladı. Bahamalar, 1834 yılında köleliğin kaldırılmasının ardından Afrika kökenli halkın ağırlık kazandığı bir yapıya kavuştu.

 17. yüzyılda Bahamalar, giderek artan özerklik talepleriyle dikkat çekti. 1964’te iç işlerinde özerklik kazanan ülke, 10 Temmuz 1973’te İngiltere’den bağımsızlığını elde etti. Ancak İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlı kalmaya devam etti. Günümüzde anayasal monarşi ile yönetilen Bahamalar’ın devlet başkanı, İngiltere kralıdır; ülke içinde ise başbakan ve parlamento yönetimi yürütür.

 Kültürel olarak Bahamalar, Afrika, İngiliz ve yerel etkilerin karıştığı bir yapıya sahiptir. En bilinen geleneksel etkinliklerden biri olan “Junkanoo” festivali, müzik, dans ve kostüm şölenidir. Festivaller genellikle Noel ve Yeni Yıllarda kutlanır. Müzikte ise rake and scrape, calypso ve reggae gibi türler ön plana çıkar. Halk Hristiyandır ve din sosyal toplumda önemli yer tutar.

 Ekonomisi büyük ölçüde turizme ve finansal hizmetlere dayalı olan Bahamalar, Karayipler’in en zengin ülkelerinden biridir. Lüks tatil köyleri, dalış merkezleri ve kruvaziyer limanlarıyla tanınır. Aynı zamanda vergi cenneti olarak da bilinir, bu nedenle birçok uluslararası şirket burada ofis açmaktadır.

 Sonuç olarak Bahamalar, korsanlık tarihinden sömürgecilik dönemine, bağımsızlık mücadelesinden kültürel zenginliklerine kadar derin bir geçmişe sahip, çok yönlü bir Karayip ülkesidir. Gerek tarihi katmanları, gerekse kültürel mirasıyla ilgi çekmeye devam etmektedir.

10 Ağustos 2025 Pazar

Eridu: Mezopotamya’nın Ve Dünya’nın İlk Şehri

Eridu: Mezopotamya’nın Ve Dünya’nın İlk Şehri






 Eridu insanlık tarihindeki ilk şehirlerdendir. Sümer uygarlığını en eski şehri olma özelliğini taşır. Günümüzde Irak’ın güneyinde MÖ 5400 civarında kurulmuştur. Sümer mitolojisine göre, tanrı Enki tarafından kurulan Eridu, zamanla hem dini hem de kültürel bir merkez hâline gelmiştir.

 Eridu’nun en dikkat çekici özelliği ise Mezopotamya'daki şehirleşmenin ilki tatbiki de dünya tarihinde de ilk örneklerdendir. Arkeolojik kazılar, şehirde üst üste inşa edilmiş 18 tapınak yapısına ulaşmıştır. Bu tapınaklar, Sümerlerin ziggurat olarak adlandırılan basamaklı tapınaklarının erken formlarını temsil eder. Enki’nin tapınağı olan E-Abzu, şehirdeki dini yaşamın merkezini oluşturmuştur. Efsanelere göre, Enki burada Abzu adlı yeraltı tatlı su kaynaklarında yaşardı.,

 Dünya'da tarımın gelişmesiyle birlikte Eridu halkı sulama kanallarıyla Fırat Nehri'nden su taşımışlardır. Böylece tarım gelişmiştir. Bu gelişme yerleşik yaşamda kalıcı hale gelmiştir. Ayrıca ticaret ve zanaatal anlarında da gelişme hızlanmış boyut atlamıştır. Özellikle seramik, metal işçiliği ve tekstil alanında önemli izler bırakmışlardır.

 Eridu’nun önemi yalnızca fiziksel kalıntılarıyla değil, Sümer kozmogonisi içindeki yeriyle de büyüktür. “Eridu Listesi” adı verilen metinlerde, tanrıların ilk kez bu şehirde hüküm sürdüğüne inanılır. Ayrıca, “Sümer Kral Listesi'nde tufandan önce hüküm süren kralların merkezi olarak da Eridu gösterilir.

 Ancak zamanla deniz seviyesindeki değişiklikler, su kaynaklarının yön değiştirmesi ve iklimsel etkiler nedeniyle şehir terk edilmeye başlanmıştır. MÖ 2000’lere gelindiğinde, Eridu’nun eski ihtişamı kalmamış ve şehir tarih sahnesinden silinmiştir.

 Bugün Eridu, insanlık tarihinin şehirleşme sürecini anlamak açısından çok önemli bir arkeolojik alandır. Mezopotamya’nın ve dolayısıyla dünya uygarlığının beşiği sayılan bu kadim şehir, geçmişin gizemini günümüze taşımaya devam etmektedir.

9 Ağustos 2025 Cumartesi

Kırım Hanlığı

 Kırım Hanlığı 

 



 Kırım Hanlığı, 15. yüzyılda Altın Orda Devleti'nin parçalanmasıyla birlikte ortaya çıkan önemli Türk hanlıklarından biridir. 1441 yılında Hacı I. Giray yani Hacı Giray tarafından kurulan bir Türk Hanlığıdır. Karadeniz’in kuzey kıyılarında stratejik bir güç haline gelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu ile uzun süreli siyasi ilişkiler kurmuştur. Merkezi, günümüz Kırım Yarımadası'nda yer alan Bahçesaray şehriydi. Hanlık, yaklaşık 350 yıl boyunca bölgedeki siyasi, kültürel ve ekonomik gelişmeleri derinden etkilemiştir.

 Hacı I. Giray, hanlığın kurucusu olarak Altın Orda hanedanına mensuptu ve çoğu müslüman Türklerden oluşmaktadır. Kuruluşundan kısa süre sonra Osmanlı İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kurmuş, 1475 yılında Osmanlılar, Kefe’yi (Feodosya) ele geçirerek Kırım’daki Ceneviz varlığına son vermiştir. Aynı yıl Kırım Hanlığı Osmanlı’ya bağlı bir müttefik devlet statüsüne girmiştir. Bu durum hanlığın hem koruma altında kalmasını hem de Osmanlı’ya askerî destek vermesini sağlamıştır.

 Kırım Hanlığı'nın en önemli görevlerinden biri Osmanlı ordusuna yardımcı kuvvetler göndermekti. Özellikle Lehistan, Litvanya ve Rusya'ya karşı düzenlenen seferlerde Kırım atlı birlikleri önemli roller oynamıştır. Ancak bu seferler sırasında Kırım Tatarları’nın sıkça gerçekleştirdiği akınlar ve esir alımları, bölgede ciddi sosyal sorunlara da yol açmıştır.

 16. ve 17. yüzyıllar, hanlığın en güçlü olduğu dönemlerdir. Bu yüzyıllarda Kırım Hanları Osmanlı’nın doğu politikalarında etkin olmuş ve bazı dönemlerde kendi başlarına sefer düzenleyebilmişlerdir. Özellikle II. Gazi Giray ve IV. Mehmed Giray gibi hanlar dönemin öne çıkan figürlerindendir. Ancak 18. yüzyıla gelindiğinde hanlık, artan Rus baskısıyla zayıflamaya başlamıştır.

 Kırım Hanlığı’nın sonunu getiren süreç, 1774 yılında Osmanlı ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile başlamıştır. Bu antlaşmayla hanlık sözde bağımsız hale gelse de fiilen Rus etkisine girmiştir. 1783 yılında ise Rus Çariçesi II. Katerina, Kırım’ı ilhak ederek hanlık yönetimine son vermiştir.

 Kırım Hanlığı’nın yıkılması, sadece bir Türk devletinin sonu değil, aynı zamanda Karadeniz’in kuzeyindeki Türk-İslam varlığının zayıflaması anlamına gelmiştir. Hanlık, mimarisi, sanatı, dili ve halk kültürüyle büyük bir medeniyetin temsilcisiydi. Günümüzde Kırım Tatarları, bu köklü geçmişin mirasçıları olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Hanlığın başkenti Bahçesaray’daki Han Sarayı, bu geçmişin simgesel yapılarından biridir.

8 Ağustos 2025 Cuma

Lenin: Bir Devrimin Mimarı

 Lenin: Bir Devrimin Mimarı






 Asıl adı ile Vladimir İlyiç Ulyanov yani daha çok bilinen adıyla Lenin, 20. yüzyılın en önemli siyasi figürlerinden biridir. 1870 yılında Rusya'nın Simbirsk kentinde doğan Lenin, genç yaşlardan itibaren Rus monarşisine karşı çıkan radikal fikirlerle ilgilenmeye başladı. Ağabeyinin Çar’a karşı bir suikast planı nedeniyle idam edilmesi, onun devrimci düşünce yapısını daha da keskinleştirdi.

 Lenin’in Marksizm’e olan ilgisi, üniversiteli yıllarında dahada derinleşti. Karl Marx ve Friedrich Engels'in fikirlerini ama özelliklede Marx olmak üzere fikirlerini önemsemiştir. Bu düşünceleri Rusya'ya uyarlamak amacıyla teorik çalışmalar yaptı. 1902’de yayımladığı “Ne Yapmalı?” adlı eseri, Rus devrimci hareketine ideolojik bir yön kazandırdı. Bu çalışmasında işçi sınıfının bilinçli bir öncü parti tarafından yönlendirilmesi gerektiğini savundu.

 1905 ve 1917 yıllarında Rusya’da yaşanan devrimci dalgalar, Lenin'in Rusya'da fikirlerini uygulamak için önemli bir dönüm noktasıdır. 1917 Şubat Devrimi’yle Çar II. Nikolay tahttan indirildi ve geçici bir hükümet kuruldu. Ancak Lenin, bu hükümeti kapitalist düzenin devamı olarak gördü ve daha radikal bir devrim çağrısı yaptı. Aynı yılın Ekim ayında Bolşevik Partisi liderliğinde gerçekleşen devrimle Lenin iktidara geldi.

 Lenin’in iktidara gelişiyle birlikte Rusya tarihinde yeni bir dönem başladı. Toprakların köylülere dağıtılması, fabrikaların işçilerin denetimine verilmesi ve barış anlaşmalarının imzalanması gibi radikal adımlar atıldı. Ancak bu dönemde iç savaş, ekonomik kriz ve siyasi baskılar da arttı. Lenin, iktidarını pekiştirmek için Çeka adlı gizli polisi kurdu ve muhaliflere karşı sert önlemler aldı.

 1921’de NEP (Yeni Ekonomi Politikası) adlı sistemi uygulamaya koyarak ekonomik esneklik getirmeye çalıştı. Bu politika, özel mülkiyete kısmi bir izin vererek ülkeyi toparlamayı amaçlıyordu. Ancak Lenin’in sağlık durumu 1922’den itibaren kötüleşmeye başladı. 1924’te 53 yaşında hayata gözlerini yumdu.

 Lenin, hem hayranlık duyulan hem de eleştirilen bir liderdir. Onun öncülüğünde kurulan Sovyetler Birliği, dünya siyasetinde uzun yıllar etkili olmuş bir güç haline gelmiştir. Devrim, eşitlik ve proletarya diktatörlüğü gibi kavramlar onun adıyla özdeşleşmiştir. Ancak Lenin'in otoriter yönetim tarzı ve siyasi muhalefete tahammülsüzlüğü, günümüzde hâlâ tartışma konusudur. Yine de Lenin, çağının sınırlarını aşan ve dünya tarihine damga vuran bir figür olarak anılmaya devam etmektedir.


7 Ağustos 2025 Perşembe

Antigua ve Barbuda`ya Bakış

Antigua ve Barbuda`ya Bakış







 Karayipler'in doğusunda yer alan Antigua ve Barbuda, rengârenk kültürü, tropikal doğası ve sömürge geçmişiyle dikkat çeken iki adalı bir bütün devlettir. Yaklaşık 440 km² yüzölçümüne sahip olan bu ülke, 1981 yılında Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazanmış olmakla birlikte İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir üyesi de olmuştur. Başkenti, Antigua adasında yer alan St. John’s’tur.

 Antigua ve Barbuda’nın tarihi, Kolomb öncesi döneme kadar uzanır.  İlk yerleşimciler m.ö. 2400`de Avark ve Karayip yerlileriydi. 1493 yılında Kristof Kolomb’un bölgeyi keşfetmesiyle İspanyolların etkisi başlamış, fakat sonrasında bölge İngiliz egemenliğine geçmiştir. 17. yüzyılda İngilizler, Antigua`yı şeker kamışı üretimi merkezi haline getirip bu bölgeye Afrika'dan köleler getirilmiştir. Bu durum, günümüzdeki nüfusun büyük çoğunluğunun Afrika kökenli olmasının temel nedenidir.

 1834 yılında köleliğin kaldırılması, toplum yapısında büyük bir dönüşüm yaratmıştır. 20. yüzyılda siyasi olarak daha fazla özerklik kazanan ülke, 1967’de iç işlerinde bağımsız bir statüye kavuşmuş, 1 Kasım 1981'de ise tamamen bağımsız bir devlet olmuştur. Günümüzde anayasal monarşi sistemiyle yönetilen Antigua ve Barbuda'nın devlet başkanı, Britanya Kralı’nı temsilen görev yapan bir genel validir.

 Kültürel açıdan Afro - Karayip kültürü izlerini benimsemiştir. İngiliz etkisi hâlâ görülebilir; resmi dil İngilizce’dir ve eğitim sistemi İngiliz modeline dayanmaktadır. Ancak yerel lehçeler, müzikler ve danslar Afro-Karayip kökenlidir. En popüler müzik türlerinden biri olan calypso ve soca, özellikle yaz aylarında düzenlenen karnavallarda ön plandadır. Her yıl Temmuz sonunda düzenlenen Antigua Karnavalı, ülkenin en renkli ve coşkulu kültürel etkinliğidir.

 Ülke ekonomisi şeker kamışı ve büyük ölçüde turizme dayanır. Turkuaz denizi, beyaz kumsalları ve yıl boyunca süren ılıman iklimiyle Antigua ve Barbuda, Karayipler'in en gözde turistik destinasyonlarından biridir. Yat turizmi de oldukça gelişmiştir. Özellikle Antigua, uluslararası yat yarışlarına ev sahipliği yapar.

 Sonuç olarak, Antigua ve Barbuda; sömürge geçmişi, renkli kültürel dokusu ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken küçük ama ilgi çekici bir Karayip ülkesidir. Tarihî zorluklardan geçerek bugünkü özgür ve canlı yapısına ulaşan bu ada ülkesi, ziyaretçilerine hem tarih hem de tatil vaat etmektedir.


6 Ağustos 2025 Çarşamba

Mir Cafer Bağırov: Sovyet Azerbaycan’ının Tartışmalı Lideri

Mir Cafer Bağırov



 Mir Cafer Bağırov, Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin liderlerinden biri olarak öne çıkan, etkisi büyük ama bir o kadar da tartışmalı bir siyasetçiydi. 1896 yılında Bakü yakınlarındaki Quba bölgesinde doğan Bağırov, mütevazı bir aileden geliyordu. Genç yaşlarda Bolşevik Parti'ye katılarak devrimci faaliyetlerde bulundu. 1920’li yıllarda Azerbaycan’da Sovyet rejiminin kurulmasında aktif rol aldı.

 1933 yılında Azerbaycan Komünist Partisi’nin Birinci Sekreteri olmuştur. Bağırov, bu görevini yaklaşık yirmi yıl sürdürmüştür. Sovyet Azerbaycan’ında önemli bir güç haline gelmiştir. Bu dönem, Stalin’in iktidarını pekiştirdiği ve "Büyük Temizlik" operasyonlarının yürütüldüğü yıllarla örtüşmektedir. Bağırov, Stalin’in sıkı bir destekçisi olarak biliniyordu ve onun politikalarını sadakatle uyguladı. Bu nedenle özellikle 1937-1938 yıllarında Azerbaycan’da binlerce entelektüel, asker ve parti mensubu “halk düşmanı” suçlamasıyla tutuklandı ve sonrasında da idam edildi. 

 Bağırov’un en tartışmalı icraatlarından biri de bu baskı politikalarının yerel düzeyde uygulayıcısı olmuş olmasıdır. Bir sürü Azerbaycanlı Entelektüel, asker ve siyasetçi yakalandı ve idam edildi yada Sibirya`ya sürgün edildi. Kimi tarihçilere göre, merkezi Moskova’dan gelen emirleri sadece yerine getiriyordu; ancak diğerlerine göre, bu baskı döneminde inisiyatif kullanarak kendi iktidarını da pekiştirmeye çalıştı. Özellikle Azerbaycan milli kimliğini öne çıkarmaya çalışan aydınlara karşı sert tavırlar sergilemesi, onu uzun yıllar boyunca olumsuz bir figür haline getirmiştir.

 Ancak Bağırov’un yönetimi sadece baskılarla sınırlı değildi. Onun döneminde Azerbaycan'da sanayi, eğitim ve şehirleşme alanlarında önemli gelişmeler yaşandı. Bakü’nün sanayi merkezi haline gelmesi, petrol üretiminin artırılması, demiryolu ağlarının genişletilmesi ve Sovyet eğitim sisteminin kökleştirilmesi gibi icraatlar da onun döneminde gerçekleşti. II. Dünya Savaşı yıllarında Azerbaycan’ın savaş ekonomisine katkısı büyük olmuş, Bakü petrolü Sovyet zaferinde kritik rol oynamıştır.

 Stalin’in 1953’te ölümünden sonra başlayan "destalinizasyon" süreci, Bağırov’un sonunu getirdi. Nikita Kruşçev’in öncülüğünde Stalin dönemi yöneticilerine yönelik temizlik başladığında, Bağırov da görevden alınmış ve o döneme ait hiç bir yönetici veya slogan dahil bırakmamıştır. 1956 yılında tutuklandı ve 1956'nın sonlarına doğru idam edildi. Resmi suçlamalar arasında yolsuzluk, yetkiyi kötüye kullanma ve yasa dışı idam kararları yer almaktaydı.

 Bugün Mir Cafer Bağırov, Azerbaycan tarihinde hem modernleşme adımlarının uygulayıcısı hem de siyasi baskının sembolü olarak hatırlanır. Onun mirası, Sovyet dönemi Azerbaycan tarihinin anlaşılmasında kritik bir figür olarak değerlendirilmektedir.

Makedonya İmparatorluğu: Büyük İskender'in Mirası

Makedonya İmparatorluğu Makedonya İmparatorluğu, MÖ 4. yüzyılda yükselen ve antik dünyanın seyrini kökten değiştiren bir güçtü. Tarihi, özel...